“Selefilik, Hanif Müslümanlar, Kur’an’cılar (Mealciler) Ehl-i Beyt’çiler, Kur’an Talebeleri, Modern İslamcılar, Sosyalist Müslümanlar (Antikapitalist Müslümanlar) vb. oluşumlarla başta ülkemiz insanları olmak üzere birçok İslam diyarındaki Müslümanların inançlarına şek ve şüpheyi bulaştırmak için mantar gibi –örgütlenip- çoğalmaktadırlar…
 
Bu gruplar özellikle ihtilaflı meseleleri ve tarihte olmuş-bitmiş ne kadar mesele varsa, onları sanki yeni bir meseleymiş gibi gündeme getirerek kafa karıştırmaya devam etmektedirler!..
 
Allah aşkına Müslümanların gündemi onların dediği gibi şunlar mı olmalıydı?:
 

1-      Hz. Âdem tek bir adam değildir, âdemler vardır,

2-      Hz. Âdem’in de babası vardır,

3-      Kadere iman, imanın şartı değildir,

4-      Müslüman zengin olmamalıdır ve elindekini başkalarına dağıtmalıdır,

5-      Her Müslüman sosyalist olmalıdır, ama sosyalistlerin Müslüman olmasına gerek yoktur, çünkü onlar zaten Müslüman’dır.

6-      Ehl-i sünnet diye bir şey yoktur,

7-      Mezhepler gereksizdir ve zaten mezhep diye bir şey yoktur,

8-      Tasavvuf şirktir,

9-      Allah geleceği bilmez (hâşâ),

10-   Kabir azabı yoktur,

11-   Asr-ı saadetten günümüze kadar uydurulan dinden kurtulup indirilen dine dönmeliyiz,

12-   Namazın vakitlerini vew nasıl kılındığını öğrenmek için Peygamber (a.s.)’a başvurmalıyız diyenler Kur’an’a ihanet etmektedirler, çünkü namaz zaten önceden diğer ilahi dinlerde de vardı,

13-   Muaviye ve beraberindeki on bin kadar sahabe kâfirdir,

14-    Sahabe de adam mı ki, bugün sahabeden çok daha üstün insanlar vardır,

15-   Şefaat yoktur varsa bile meleklerin şefaati söz konusudur, ilgili hadislerin tamamı uydurulmuştur,

16-   Hadislerin tamamına yakını Emeviler ve Abbasiler döneminde uydurulmuştur, bir çok sahabe de Hz. Peygamberi övmek için hadis uydurmuştur,

17-   Peygamberin mucizeleri diye bir şey yoktur, tek bir mucizesi vardır; o da Kur’an’dır,

18-   Sünnet diye bir şey yoktur sadece ‘Sünnetullah’ vardır,

19-   Çorabın ve başörtüsünün üzerine mesh yapılabilir,

20-   Hanımlar, hayız ve nifas halindeyken Kur’an okuyabilir, camiye girebilir, oruç tutabilir,

21-   Cennet-cehennem ebedi değildir,

22-   Mevlana sapıktır ve Moğol ajanıdır,

23-   Hızır (a.s.) diye biri yoktur,

24-   Hz. Muhammed’e itaati emreden ayetler, o hayatta iken geçerliydi, şimdi sadece Kur’an okunup ve yalnız Allah’a itaat edilmelidir,

25-   Kim, Allah’a ulaşmayı dilemezse hidayete eremez, dolayısıyla cennete de giremez,

26-   Müslümanlar fazladan oruç tutuyor,

27-   Kandil kutlamaları diye bir şey yoktur, sadece Kadir gecesi vardır o da bir gecede değil yılın her günündedir..,

28-   Yüce Allah’ın ismi anıldığında ‘celle celaluh’; Hz. Peygamberin ismi anıldığında ‘sallallahu aleyhi ve selem’ (s.a.v.) demek gerekmez, çünkü o zaman protokol gereği olmuş olur ki, buna hiç gerek yoktur, ilgili hadislerin tamamı ise zaten uydurulmuştur,

29-   Kur’anın dışındaki bütün kaynaklar çöpe atılmalıdır, sadece bu görüşleri savunanların eserleri okunmalıdır gibi bir sonuç,

30-   Kurban kesin, diye bir emir yoktur; hayvanları boğazlamak bir katliamdır, zira kurban demek Allah’a yaklaşmak demektir ki, o da elindekileri çevresindekilere dağıtmak şeklinde gerçekleşir,

31-   Hz. Peygamber (a.s.) normal bir beşerdir, çok abartıp överseniz ilahlaşır,

32-   Salât kelimesi sadece namaz demek olmadığından, dua eden, destek veren de salat ediniz, emrini yerine getirmiş demektir,

33-   Bu ve benzeri konuları gündemde tutan cemaat ve vakıf önderlerinin, son asrın salt İslam’ı, başka bir ifadeyle indirilmiş dini, bid’at ve hurafelerden arındırarak savunan en büyük bilge kişileri olduğu, mensuplarınca her platformda dile getirilmektedir.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı veya yetkililer, bu oluşumlarla ciddi olarak mücadele etmeli ve halkın inancını, itikadını bozmalarına müsamaha  ve müsaade etmemelidir, diye düşünüyorum!..
 
Kısmen okutulan hutbelerle bu bilinçlendirme yapılsa da maalesef yeterli değildir. Çünkü bazı camilerimizin hatipleri okunması elzem olan hutbeleri okumayıp ne yazık ki onların ağzıyla konuşmaya devam etmektedirler…
 
Ramazan ayında camilerimizde okunan mukabeleleri dinlemeye gelen bay ve bayanlara sohbet etmek üzere gelen vaiz ve vaizelerin bir kısmı; siz burada Kur’an dinleyerek ibadet ettiğinizi sanıyorsunuz, zaman harcıyorsunuz, böyle yapacağınıza oturun evinizde sadece meal okuyun ki, Allah ne demiş anlayasınız gerisi boştur, şeklinde telkinlerde bulunmaktadırlar. Denetlendiği takdirde görülecektir…
 

Yakın bir gelecekte aile içerisinde bireyler arasında senin inancın yanlış, sen bid’atçısın, sapıksın, hurafecisin, Peygamberi ilahlaştırıyorsun, fazladan oruç tutuyorsun, namazları sünnetleriyle kılıyorsun, şu kitapları boşuna evde tutuyorsun, hâlâ Peygamber’e (s.a.v.) salâtu selam okuyorsun, tespih çekiyorsun gibi tartışmalarla ibadet yönü olmayan ve tamamen sloganlara dayalı olan hamaseti okşayıcı, kırpılmış bir kuşa çevrilmiş bir din anlayışıyla karşı karşıya kalabiliriz ki, emarelerini şimdiden ciddi olarak görüyoruz!...

Bu çok tehlikeli gidişata daha ne kadar sessiz kalınacaktır bilmiyorum!..
 
Yukarıdaki görüşleri savunan kimseleri, mensupları yanında eleştirdiğinizde hiç beklemediğiniz şiddette hakaret içerikli karşılıklar görüyorsunuz; hatta Hz. Peygamberi ne kadar eleştirip sıradanlaştırsanız bile asla tepki vermeyen bu akıllarını ve gönüllerini hocalarına, şeyhlerine ya da kanaat önderlerine kiraya verenler,  peşinden gittiklerini tenkit edecek olursanız aşırı derecede hakaret, küfür ve tehditler savururlar!..
 
Bütün bunları söylerken, kimse çıkıp da gelin uydurma hadislerle amel edelim, ibadetlerimizi gösterişe, kutlamaya, eğlenceye, fuarlara dönüştürelim demiyor, demez, diyemez! Mezheplerin din olduğunu söyleyen bir tek Allah’ın kulu da yoktur!..
 
Ayrıca Kur’an-ı Kerimin temel kaynak olmadığını da hiç kimse savunamaz Müslüman olarak, velâkin koskoca bir İslam kültür mirasını tamamen silip süpürüp bağlamından kopararak, Amerikayı yeniden keşfetmiş gibi bir havanın içerisine girmeyi de anlamak mümkün değildir!..
 
15 Temmuz 2016’daki hain darbeye karşı milletimizin, tüm dünyaya deklare ettiği bu birlikteki muazzam direnişi, itikatlar bozulduktan sonra Allah korusun göremeyebiliriz!..
 

Hasılıkelam, itikadı bozulmuş öğrenciyle, akademisyenle ve halkla hangi ameli, hangi direnci ortaya koyabilir ve hangi birlikteliği sağlayabilirsiniz?.. Zira birbirimizle uğraşmaktan buna fırsat kalmayacaktır belki!..

 

Allah sonumuzu hayreyleye vesselam!..

 

 

MFK

 

 

 

 

( Ya İtikadı Bozanlara Ne Demeli başlıklı yazı MFK tarafından 29.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu