TASAAVUF ILAÇLARI (3) Zühd
Zühd ; "Dünyadan yüz çevirmek kalbe ve bedene rahatlık verir...dünyaya rağmet etmek ise kalbe hüzün verir."
Hakka yönelmek için dünyadan da âhiretten de el etek çekmek... Elde mevcut olsa bile, gönülde mal-mülk sevgisine yer vermeyip, dünyaya rağbet etmemektir. Ayrıca bu, dünyaya rağbet etmeme hâlini gözde büyütmemek ve buna hiçbir değer vermemektir. Kısacası, dünyalığın varlığı ile yokluğunun, kişinin nazarında müsâvi olmasıdır.
Zühdün üç derecesi vardır:
1. İçinde dünya sevgisi olduğu halde onu terk etmek,
2. Âhirete nazaran dünyanın ehemmiyetsiz olduğunu görüp onu terk etmek,
3. Zühdüne karşı da zâhid olmak. Yani, zühdünü gözünde büyütmemek
Bakın bir gun adamın biri HZ ALİ ile karşılaşır ya ali kafamda öyle şeyler varki tırmalar durur sana bir şeyler sormak isterim .
Ya Ali! Şu sizin halinize bakıyorum da düşünüyorum. Ahiret var, insan bu dünyada yaptıklarından bir bir hesab verecek diye , namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz, zekat veriyorsunuz. Sonra da diyorsunuz ki , ikinci bir hayat-ahiret hayatı var, Cehennem var diyorsunuz... Ben bunların hiç birine inanmıyorum. Hem aramızda ne fark var, sende yaşıyorsun, bende yaşıyorum. Sizin bu kadar çabanız nedir? Her gün vaktinde namaz kılacağım diye bu kadar çaba niye?..
Hz. Ali Efendimiz bütün bunları sükunetle dinledikten sonra şu cavabı verir:
Ey koca kafir! Farzet ki, öldükten sonra dirilmek yok. (var ya...) Bizim imanımız var. (ikinci hayat var). Muhal farz, senin dediğin gibi dirilmek yok. senin dediğin gibi çıkarsa yok. O zaman ben bu yaptıklarımdan ne kaybederim. Namaz kılıyorum, Allah'ımın, Dinimin emrini yerine getiriyorum. Bu benim kulluk vazifemdir. Bundan hiç bir zarar dünyada görmüyorum. Ahirette bir zararım olur mu?
Oruç tutuyorum. Burada senin gözünle bir zarar görüyormusun? Hayır. Zekat veriyorum, hem dinimin emrini yerine getiriyorum, hemde fakir, muhtaç insanlara yardım etmiş oluyorum. Bundan benim bir kaybım olur mu? Ne dersin?..
Ya Ahiret varsa! Burada yaptıklarımdan hesab varsa, imandan, namazdan, oruçtan, zekattan, hakdan, hukuktan, insan yaptığı, işlediği her amelinden (işinden) hesaba çekilirse, ya bütün bunlar varsa!..
Ömrünü puta tapmakla geçiren ihtiyar müşrik uzun uzun, derin derin düşünmeye başlar... Ve Hz. Ali' nin önüne diz çökerek:
Ya Ali! Evet, ya varsa!... Sizin dediğniz gibiyse?.. Öldükten sonra yeniden dirilir, Allah' ın huzuruna çıkarsam o vakit benim halim nice olur?..der. Ve derhal iman eder. Böylece aklını alt üst eden şüphecilik ve imansızlık zindanından kurtulur ve hidayete erer...
Hz. Ali Efendimizin derin imanı, vakarlı hareketi. Ya varsa sözü bir hidayet ışığı olarak adamın kalbine parlayıp hidayete ermesine vesile oluyor. Bu küçük kıssa bütün inkarcıları, şüphecileri düşündürmelidir.
Şüpheyi, tembelliği bırakıp dinin direği olan namaza devam etmeli. Namazlarını kazaya bırakmamalıdır. Vaktinde namazlarını kılmalıdır. İmanları zayıf olanlar içinde bu kıssada ibret vardır. Namazı yarın kılarım, şimdi daha gencim, biraz ihtiyarlayayımda o zaman kılarım gibi eksik, yanlış, olayıcı, şeytan avutma ve tesellileri ile kendini aldatmak, saklamak akıllı insanların mesleği değildir. Bugün yaşayan gencin elinde yarın yaşayacağına dair bir senet, bir kontrat var mı ? Elbette yok ... Namazlarını ihtiyarladıktan sonra kılmak isteyen genç ya ihtiyarlamadan, gençken ölüm gelipte ölü verirse ne yapacak ?...
Ya ihtiyarlamazsa !.. İşte bunları düşünüp namazımızı zekatımızı oruçlarımızı İslamın ve iman şartları nî yerini getirmeyi unutmamalıyız
Bunuda bir şiirimizle noktalayalım
İBARETTEN İBARET
Bir türlü çözemedim, kördüğüm aşkın ipi,
Aşk dedikleri ne ki? Bir hevesten ibaret.
Kor ateşler içinde yanıp kavrulsa dibi,
O da sönüp gidiyor kalan isten ibaret.
Her yeri etten duvar, bulunmaz ki direği,
Rüzgârdan küheylanı bulutlardan küreği,
Her gelen mahkûm etti şu bir avuç yüreği,
Gönül dediğin ne ki? Bir kafesten ibaret.
Gün gelir yaprak yaprak ömür dökülür birgün,
Duman çöker gözlere dizler bükülür birgün,
Yavaş yavaş damardan kanlar çekilir birgün,
Ömür dediğin ne ki? Bir nefesten ibaret.
HARUN YILDIRIM