İnsan
insan olan insan
irdeler.
her anını,
her yaşını sorgular,
değil mi ki
yaşıyor,
düşünüyor
acılanıyor
seviniyor
muhasebeye girecek
kendi kendine;
çaresiz
hesap verecek
öyle olmasam,
sevgili can
senden önce ben düşmüş olmasam o yollara,
kolay değil
anlamazdım.
dile gelip söylediklerini
topyekun örtülü ve aleni
bakışlarında gizlediklerini
müdrik olmak için insan
yaşayarak yorulmalı
solmalı
hem
otuz dokuz ham gök yılı yaşarken
acı tatlı yanları
anbe an
sorgulamış olmalı
kontrolsüz akan nehir
zaman
sence anıları yutar mı
adam gibi yaşamayan
anladım dese de
inanma
ilmel yakin
hiç
hakkal yakini tutar mı
zirveye bir kala
otuz dokuz ham gök yılı bitirdin mi
tam da öyle olunur
dediğin
hem
diyemediğin gibi
işin tuhafı
zirvelere varılır
kör kör / bön bön
bakılır da vahey
hala zirve aranır
leylan’ın yanı başında leylayı aramak gibi
bittiğinin farkına varamazsın
bakar bakar yorulursun
gerçeği gördüğün anda
---görenler için geçerli---
büyü bozulur
dizdeki derman,
gönüldeki ferman
seni sen yapan her şey
birden
irtifa kaybetmeye başlar
düzenli
müsrifçe salgılanan
adrenalinden mi
hayal kırıklığından mı
bilinmez
tende ve ruhta
tuhaf bir yorgunluk başlar
da
her hücreye sirayet eder
beynin kurguları değişir
emirler ve algılamalar
eskisi gibi değildir artık
her şey -biraz- hiç bir şeydir
pembeler –otomat- yeşile döner
dünya dediğin
koyu karanlık
hem dingin
yaşlanmış bir koca-karı
uğursuz - nursuz
üst baş pejmurde
sık sık rüyalarına girer
sanırsın bine dayanmış genlerin yaşı
baş döndüren bir hızla
her şey ters gitmeye başlar
zirvelere uygun değil midir ne
insan
ya da
zirveler insana göre mi değil
kurulu saat bozulur
tam da zirvede
herşey kalan zamanı boğar
kendi kendine sorar insan
ister istemez
neden
her can bir ömür saatiyle doğar
zaman neden
tam da o an
tersine dönmeye başlar
maratonu bırakmış akrep
hem yelkovan
sanki yüz metre koşar
inmek istersin
hemen
ki ömrün tek sermayen
tuhaf çıkışlara odaklı sen
enginleri özlersin
neler oluyor bana dersin
herşeye erinirsin
burnuna toprak kokusu gelir
sık sık
yağmur sonlarını özlersin
nedensiz düşüncelere dalar
hem korkar
hem yerinirsin
ezip geçtiğin yılların koynunda
dipdiri /semirmiş/ biriktirdiğin anılar
tepeden tırnağa
fulu kayıtlı her nesne
özensiz çiğnediğin kaldırımlar
ıskalanan her değer
bir bir eksiksiz ,seçimsiz
istemesen de hatırlanır.
pişmanlıklar
utanmalar
sökün eder
teker teker
kapını çalar
da
sendeki sen
seni
riyasız
muhasebeye zorlar
anlarsın ki
meğer
anıların bekleme salonudur beynin
unuttum sandığın
yaşanılan her güzellik
ve
çirkinlik
sökün etmiş
üstüne üstüne
kalabalık yollar
ödeşmek adına
her günah ve sevap
sırasını kollar
dersin ki
azizim
kırk yıllık soluksuz
o
muhteşem çıkışın sonunda
mademki zirve bu demek
gidip es geçtiğim değerlere
bir daha, tez
yeni bir gözle bakmalıyım
lakin
iniş çıkış gibi değildir.
Bazen sağlam basar yere
insan
bazen sendeler
en kötüsü
inilmez / sık sık /düşülür
her düşüşte /azar azar/ ölünür
artık ne beynin beyin
ne de kasların eski kasdır
belli ki yaşanılan her an’la,
vedalaşmaktır kalan ömür
inişin usul usul
sağlıklı olanı makbuldür
söylemeden geçmeyeyim
akıl
başa ermiştir.
kafatasına girmiştir.
nihayet
olması gereken yerdedir.
sindire sindire
hoşça kal
dünya demek,
çıkış kadar heyecanlı olmasa da
yine de
güzeldir.
şiir de öyle.
(
İnsan başlıklı yazı
HaciAli Bayram tarafından
17.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.