HER SONBAHARDA
her sonbahar gelişinde
kendimi darmadağın hisseder
kalakalırım olduğum yerde
eğreti gülüşümle
yalnızlığımın bozkırında gezinir
herkesten uzak olurum
bir kendime yakın
içimde susturamadığım
bir çocuk ağlar
hüzün kokan her eylülde
dilim tutulur rengim solar
yaprak misali
renkten renge girerim
hüzün gibi akarım
dev dalgalı karadenize
taşarım kendi içimde
kimseler görmez
kül rengi güz akşamlarında
mavi hayallerim üşür
ben bende olduğum vakit
sus pus olur her şey
ne yapsam efkarım geçmez
yılların yorgunluğu
çöker omuzlarıma
ağır bir yük gibi
sızlanır dururum bütün gece
ağlak bir ay ışığıyım
gecenin zifirinde
gözlerim yüreğimin sokaklarında
feri sönmüş iki fener
kim bilir kaç yıldız söndü bu ışıkta
kaç kez kandırdım kendimi
olmadık düşlerle
kaybettiklerimin yanında
kazandıklarımın hükmü ne?
bilinmeze doğru gittiğim yolda
hep bir şeyler var aklımda
bitirilmemiş işlerim
yarım kalan düşlerim
gidemediğim yollarım
boşa geçmiş yıllarım
hatırlamaya çalıştıkça unuttuklarım
unutmaya çalıştıkça hatırladıklarım var
bazen güzel bir düşten uyanır gibi
uyanmayı beklerim
ve kendime derim ki...
eğer bırakıp gidersen kendini
işte o zaman herkes terk eder seni
her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada
gün geçtikçe ne çok şey öğrenirim
hayata dair
rollerimin acemiliğinde
anlaşılan bir ben çığırtkanım
bir de kurşuni bulutlar bu gece
her sonbaharda...
hüzün yağsa da geceye
sağanak sağanak
ben yine her sabah
mavi bir düş güzelliğinde
uyanırım uykudan
lacivert gecenin kollarında
bahar yeşili bir çocukla.
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ