Kimse, yoğurmuyor artık killi topraktan çamurlar heykeltraşların isyanı kimse sözünü etmiyor küllerimizle şekillenen putlardan Kimse.
Şükür olsun, batının başkentinde çan sesleri gürlerken ve ayakları zincirliyken korkusuzca namaza duran silüetlere.
Belki batının gözünde, biz bir hiçtik öylesiniz ve öyle kalacaksınız diyecekler oysa ki biz o güneş doğmayan ülkede karanlığın içinde nur dolu ışığın yoldaşlarıydık
Ve yalnızlığımızda hiçliğin ve kimsesizliğin korkusuz heykelleriydik.
Ve lanet olsun, hilalın yurdunda çan sesini yüceltirken ezan sesinden rahatsız olan gölgelere.
Ve sen, mavi gözlü kadın bir eylül akşamında erguvan rengi çiçekler düşlerken ve ben, senin için hala yaşarken sana doğru uzatıyorum bir demet yaban güllü.
Ey yüreği, buz kaplı kadın sana son hediyem olsun bu diken ve yapraklardan taç yaban güllerini koparırken dikenlerinde kalan bir parmak kanım ile.
Evet, hep suçluydum ve vicdansızca o iki ağacı kesen ben o yaban güllerini koparan ben çölleşen ormanları sulayan ben binlerce ağaç fidanlarını diken de ben — ve onlar hala gazze'de suriye'de ve doğu türkistan da çocukları bombalarken suçlusun öyleydin ve hep öyle kalacaksın diyecekler.
Evet, suçluyum o yaban güllerinin yapraklarına şiir yazan ben evet, çiçeklere söylediğim o beyaz rengindeki şarkıları lanetlediler ve karşılık verdiler bombalar ile...
( Şiir İçindeki Şiir başlıklı yazı Mikail Dede tarafından 30.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.