GÜZ NAKIŞLI YAPRAKLAR
Şimdi bütün mevsimlerden düşen güz yaprağına işlenen hasret nakışıydı.Gül kurusu kakmalı sandıktan düşen mektupların sesiydi sadece.
İki akasya ağacının gölgelerinden su içen perdelerimdi sesimin yalnızlığıma değen en ağır yerinden yerdeki yeşil kilimin nakışlarında upuzun uzanan dip yalnızlığımdı,tırnaklarımla yolduğum .
Sandal ağacı tütsüsü burnumda ,sobamın alevleri tavanda ışık oyunlarına soyunuyor en ecnebi bakışını gözüme batırarak.
Gece en çok köpek havlamalarına,zamanın etine batan tırnak acısıyla birleştiği yerde çığlıklarını çoğaltıyor durmadan.
Zamanın koynunda boşluklarımız acıyor
Acılaşıyor
Siyahlaşıyor
Ve koyulaşıyor.
Geceye ağlayan
Akasyaların
Son çiçeklerinin
Islak kalpleri avucumda.
Eşyalara sinmiş anıların silinmeyen izleri
Eskiyor.
Kırık bir çerçeveden ıslığı yarım kalmış bir dudak ucunda asılı kalmış öpücüğün hayali uzuyor
Uzanıyor zihnimin doruklarında delişmen atların soluğunda.
Ve duvarlar !
Sesime ses veren duvarlar.
Ve kakmalı kutudan kırmızı kurdelasından kopuveren mektup yığınları
Ellerimin kınasına
Hasretin kokusu karışıyor en çok da.
Işıklı geçit törenleri uyanıyor içimde
Fotoğrafın uyanıyor
Çerçevelerin kırıklarından sesin değiyor sesime.
Kuru gül yaprakları
Karanfil sapları
Ve filbahriler
Horozibikleri
Ortanca yaprakları
Yapraklarında isminin izleri
Gülümsüyorum
Tek tek başlarını okşuyorum.
Birini okşarsam öbürü gücenmesin diye.
Ve birden bire gölgeler koyulaşıyor göz kapaklarımda.Derin bir yalnızlık şarkısı radyomda.Yalnızlığımın yenlerine hasret damlıyor gözyaşı ağırlığınca.
Uğultulara
İç çekişlerim eşlik ediyor kırmızı nehirlerle
Ve adını adımın yanıbaşında anınca
Sayıklamalarım kuyulara düşüyor
Kuyular derin
Dipsiz
Ve ıssız
Ve yabanıl
İpleri kopuk
Sesime ses vermiyor
Hiç kimse,hiç bir şey!
Ve ortada kabukları kökünden yırtılmış
Çırılçıplak sesim
Aynalarımda buğulanan
Bulanık gölgem uzuyor
Uzanıyor
Yeşil kilimimin motiflerinde
Bir mektup boyu uzuyor.
Perdelerden
Duvarlara
Kopuk tespih tanesi gibi bir çift bakışın düşüyor gözlerime.
Göğsümün çeperlerinde uyuklayan incecik bir maviye,
Güz kurusu mektupların değiyor.
Boşluklarımı tek tek yontarak
Satırların seslenecek yeniden sesime.
Kilim düğümlerime
Kirpik uçlarımdan
Güz kurusu
Gül kurusu
Kınalı kuş kokusu ellerim
Karanfil sapı
Oymasında yeşil kakmalı kutusu
Düşlerimin düştüğü yıldızların en çok kayanına
Güz göçleri yorgun ayaklarında ağlayan
Güvercinler
Dudaklarında son veda çığlığıyla
Hüsnüyusuflar
Pencereme vuran akasyaların
Son çiçekleriyle
Dipsiz yalnızlığımı özlemlerim incecik bileklerinden kavrıyor.
Süheyla Altinkaya Turan
.
(
Güz Kurusu başlıklı yazı
Suheyla tarafından
12.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.