AY ÇİÇEKLERİ( SUNFLOWERS)
Tutku istemenin ısrarlı bağırışıdır.En az karmaşıklık barındıran duygulardan biridir. Tek isteğin şiddetidir ve arasına girecek hiç bir engele tahammülü yoktur.
Tutku acıları can evinde pişirir,entrikalarla,alaca renklerle bulanmış ,şüpheli,maskeli sevgileri soyunmak,tutkunun,ısrarlı isteğin tek sesine,tek ahengine ve tek rengine tutunan ruh,bir çocuğun uçurtmasının peşinden en maviye koşan bıkmayan azmin peşinde gibidir adeta.
Papaz bir babanın, doğumundan bir kaç ay sonra ölen çoçuğunun adıyla bir yıl sonra doğan mezartaşına kazılı adıyla yaşayacak olan ressam Vincent van Gogh ' tur O.Abisinin hayatını çalarak yaşadığını hüzündü içindeki tarifsiz duygu belki de.
Emile Langul Van Gogh için: " Eserinin dramıyla,yaşamının trajedisi böylesine iç içe geçmiş ikinci bir ressam gelmedi yeryüzüne".Der.
Sabırla çizmeye devam eder hep,aşklarında reddedilmeleri yaşar,içine kapanır,hocalık yapar bir okulda,sonra baba mesleğine özenerek ilahiyata gider ama başarılı olamaz,küçük bir kasabada misyonerlik yaparken sefil hayatı çizmesinden kilise görevinden atar bir müddet daha orda karamsar tablolar çizmeye devam eder.
Çizme tutkusundan hiç vazgeçmez." Yaşadığımı bir tek resim yaparken hissediyorum." Diyecek kadar.
Artık yirmiyedi yaşında ressam olmaya karar verecektir, ve durmadan çizer,tutkularını renklere boyar,renkleri tutkularının memelerinden emer çoşkuyla.
Akademideki öğretilerden sıkılır ,soluğu Paris' teki kardeşi Teo ' nun yanında alır.Artık boğucu ,sefil hayatların karanlık renklerin,koyu gölgelerin yerini,canlı,parlak,ışık oyunlarının dansına,ışıltılı renklerin,pastel boyaların içine dalar,kırmızının gücüyle tanışır,İslam Minyatür Sanatıyla,Japon Sanatıyla da tanışır ilk kez burada.
Kır resimleri,cıvıltılı renkler parmaklarından tuvale yağmurun pırıltısı gibi dökülecektir fırça darbelerinin sesiyle.
Ve " İçimde büyük bir yangın var ama insanlar onun yanına ısınmak için gelmiyor,sadece dumanı görüyorlar." Diyecek kadar iç sesinin sezgisini duyumsayabilecektir.
Paris' in boğucu,kapalı ve yağmurlu gecelerinden de bunalacak ve güneye gidecektir.Arles kentinde hiç durmadan çizecek,parlak gözyüzüne,sarı güneşin altın örüklerini ekleyecek ve kardeşi Teo ' ya: " Aşk sonsuzdur,sureti değişse de özü değişmez." Yazacaktır mektubunda.Karşılıksız aşkları,resimlerinin satmaması,onu epilepsi teşhisiyle yakalayacak olsa da nefes almadan ,hiç duraksamadan çizecek,kardeşi Teo' nun gönderdiği paranın çoğunu boyalara harcayacak.
Arkadaşı ressam Gauguin' in gelmesi ona güç verecek,peşpeşe eserlerini: " Düşlüyorum,sonra düşlerimi resmediyorum." Diyecekti.Ama iki güçlü egonun çatışmaya girmesi Van Gogh' u iyice çökertecekti.Çok içtikleri bir gece Van Gogh arkadaşını bıçakla kovalayacak,yakalayamayınca kendi kulak memesine yapışacaktı.Kan kaybından korkan arkadaşı onu hastaneye bırakıp sessizce gidecekti.
Bir süre sonra akıl hastanesine yatacaktı,Teo' nun yardımıyla,ama resmi hiç bırakmadı." Tutkuyla ölmeyi ,sıkıntıdan ölmeye tercih ederim." Diyecek kadar.
Renk cümbüşüyle donattı tablolarını.
İkibine yakın eser ,bine yakın tabloya ismini kazımasına rağmen,yaşamı boyunca tek tablosu( Arles ' teki Kırmızı Üzüm Bağı) Eser satılabilmiştir.
Reddedilmekler
Olduğu gibi kabul edilememekler
Onu intiharın eşiğine götürmüştür,silahla kendini vursa da ölememiştir,ama az bir süre sonra Teo ' yu çağırır yanına ve son sözlerini kulağına fısıldar: " Hüzün sonsuza dek sürecek."
Öylesine güçlü bir tutkudur ki bu: "Resimlerimin satılmadığı gerçeğini değiştiremem.Fakat bir gün gelecek,insanlar resimlerimin kullanılan boyadan daha değerli olduğunu kavrayacaklardır." Dedirten bir tutkunun çoşkusuydu ondaki.
Üzüntülerimizi bizde sakız gibi çiğnemeyi ,acıya yürek açmayı öğrenelim.Kederlerle tutkuları elele tutuşturalım,endişelerimizi kalabalıkların suratına fırlatalım .Tutkularımızı zincirlerinden azat edelim.Van Gogh gibi kulağımızı kesip bir fahişenin önüne atıverelim mi ne dersiniz? İç imgelemini dışa vurup kendini sürekli yeniden var eden son noktada Nietzshe' nin deyişiyle : "İçindeki kaostan " " Dans eden bir yıldız " Daha doğuramayacağını hissettiği andı o intihar anı kimbilir?
Van Gogh kendisi gibi hayallerinden atılan,dışlanan bir başka ötelenene,bedenini satmak zorunda kalan bir fahişeye kesik kulak memesini götürürken belki de şunu demek istemişti: "Hayallerim beni de senin hayallerin gibi terk etti,kulak mememi alır mısın? Bak kanlar içinde tıpkı senin kanlı göğüslerini aşktan ve hayallerinden uzak,acı çekerek erkeklere sunman gibi kanlı ve ôlü."
Van Gogh' un deli ve çılgın sarılarını içimizde dolaştırma cesaretine var mısınız?Kızıl alevleri yalazlanan sardunyaları,petunyaların morunu,pembesini,yakamozlarla sevişen gökyüzünü,tutkularından fırlamış sarılara boyamaya var mısınız?
Denizleri,yeryüzündeki karanlık gölgeleri,suskun söğütleri,iğde çiçeklerini,nar çiçeklerini,sarının en çart rengine ,en baygın kahkasını da üzerine giydirin,gökkuşağını da tek sarıyla sarartın.
İstemenin esrarına bürünün.
Neyi istiyorsanız onu çok arzulayın,ne derler ahlakıyla beslenen kargaların gözlerini oyun.
Sarı ayçiçek tarlaların resmini çizin sizde hafızanıza kazıyar sarı buğdaylar başaklarından gülümsesin altın saçlı güneşin gözlerinden.
Ve tutkularınız kanatlı atlarlarınızla uçsun.
Kızıl sardunyalar
Nar çiçekleri
Ay çiçekleriyle
Tutkularınızın kafeslerini sonuna dek açın.
Bırakın salıverin
Şimdi çıldırma vakti.
Süheyla Altinkaya Turan