Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 15.11.2016
Okunma Sayısı : 1955
Yorum Sayısı : 0
Günün Yazısı

Bu Yazı 16.11.2016 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Katil zanlısı Halil Kızmaz: Afyon'lu 

1.Maktül Ramazan     : İzmir'li
2.Maktül Tuse Mehmet : Aydınlı
3.Maktül Mehmet Ali  : Manisa-Turgutlu'lu
4.Maktül Zülfikar bey: Ankara'lı
5.Maktül Sedat hoca  : Afyonlu
6.Maktül ben         : Kuşadalı


Güzelçamlı Aydın ili sınırları içinde, Kuşadası `nın kıyı şeridi üzerinden 25 km. güneyinde, 
Dilek Yarımadası - Büyük Menderes Deltası Milli Parkı `na komşu bir sahil beldesidir. 

Sürekli yerleşik nüfusu 10000 kadar olup, turizm sezonunda bu nüfus yazlık sahipleri ile yaklaşık 
50000`e, turistlerle birlikte de daha fazlasına erişmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Rum 
kasabası olan ve Rumçamlısı diye anılan beldenin ahalisi, Kurtuluş Savaşı `nda nihai Türk taarruzu 
sürerken, 7 Eylül 1922`de sandallarla Sisam adasına kaçmış, 1924 Nüfus Mübadelesi `ne kadar 2 yıl 
boş kalmış, sonradan Kavala'dan 80 hane olarak gelen Türk göçmenlerce iskan edilmiştir. Güzelçamlı 
köyü, 1992 yılından itibaren belediyesi bulunan bir belde sıfatını almıştır. 

Ancak Aydın İlinin Büyükşehir Belediyesi olması ile birlikte, Kuşadasına bağlı bir mahalle olarak
anılmaktadır.

Buna rağmen bizler halen buraya köyümüz demekten vazgeçmedik.

İşte hikayemizin konusunun geçtiği Güzelçamlı, Egenin sıcak insanlarının yüreğini, müthiş bir çam
havasını bünyesinde barındıran bir belde olup, belkide ömrümün en güzel günlerini geçirdiğim yerdir.
Sevgili eşiminden burayı, buradaki sıcak dostluğu benimsemesi ise sevgimi daha da perçinlemiştir.

Burayı sahiplendiysem, burası benim köyüm dediysem, burada ölmek istiyorum dediysem, Güzelçamlı'ya
olan sevgimden. Güzelçamlı aşkındandır.

Neyse yavaş yavaş hikayenin sonuna doğru geliyoruz o halde maç akşamına dönelim. Hani şu Galatasaray-
Başak şehir maçını izlemek üzere arkadaşım Adnan'ın mekanına gittiğimiz o geceye. 

Yıllardır başta Kafe sahibi Adnan bey olmak üzere işçisinden, memuruna, bekçisinden köylüsüne sevgiyle 

kucakladığım insanlarla birlikte olduğum mekanda ki o geceye.

Maç bittiğinde mağlubiyete canım epeyce sıkılmıştı. Ama asıl beni geren Halil'in şaka yollu tutumuydu.
Sanırım eve gitmek üzere masadan ilk kalkan bendim. 

Yavaş yavaş eve doğru yol alırken, bir taraftan da Halil'in söylediklerini düşünüyor. Şüpheli ölümleri
olan beş kişiyi de en son ben gördüm demesine bir mana veremiyordum. Bir insan gerçekten katil olsa
lafı buraya getirir miydi?

Eve doğru yaklaşmıştım yolda karşıma çıkan iki sokak köpeğini yere eğilip taş alacakmış gibi yaparak
savuşturdum. Ama evin hemen hemen önüne gelmeme rağmen havlamaları duyuluyordu. Yaz sezonunun
bitmesi nedeni ile de sokaklar neredeyse zifiri karanlıktı.

Bir ara arkamda  tıkırtı duyar gibi oldum. Dönüp baktım hiç kimse yoktu. Bahçe kapısına neredeyse
on beş yirmi adım kalmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse çok korkmuştum. Halil'in nefesini ensemde
hisseder gibiydim. Adımlarımı hızlandırdım ama geri geri gider gibiydim. Soluk soluğa kalmıştım.
Sanki ölüm sessiz ve derinden yaklaşıyordu.

Karanlık ve felaket habercisi bir gecede, bir de Güzelçamlı'nın kasırgası başlamaz mı? Bir dakika
içinde önünden geçtiğim bir sitenin güneş enerjisinin hemen üç dört metre önüme düştüğünü gördüm.
Kıl payı kurtulmuştum. Bir doğa olayı sonucunda ölmek, cinayete kurban gitmekten daha mı iyi 
olurdu diye düşündüm. 

Halil korkunç bir sır, hatta sırlar zinciri saklıyordu. Belki de yıllar öncesinin intikamını
alma peşindeydi. Belkide hep kendi yaşına yakın, orta yaşlı veya yaşlı erkekleri hedef seçiyordu.
Ölenlerin birisi hariç hepsi Halil'e emsal, ya da beş, on yaş büyüktü. 

Bir an Allahım neler düşünüyorum. Defalarca yürüdüm ben bu yolu. Yaz aylarında, kara kışta defalarca
adımladım bu sokakları, üstelik eve ne kadar kaldı ki...

Tam sokak kapısına elimi uzattığımda, arkamdan Halil'in sesini duydum.

-Şairrr
Saniyeler içinde düşündüm "İşte geldi" İşte doğruymuş demek, katil bu adam, beni de öldürecek
Arkama döndüm, gülümsüyordu.
-Oh be dedim, işte gülüyor Halil, bunca yıllık arkadaşım, yapar mı hiç böyle bir şey
Ama Halil'in ağzından dökülen sözler beni yeniden korkuttu.
-Ben sana demiştim, seni de en son gören kişi ben olacağım.
-Şakanın sırası değil Halil
-Şaka mı? Şaka olduğunu kim söyledi sana?

Omuzumu kocaman elleriyle tuttuğunda, nasıl bir hamle yapayım diye düşünürken,
Birden akşam bana gösterdiği kısa saplı tornavidayı cebinden çıkardı ve vücudumun çeşitli yerlerine
defalarca sapladı.

-Halil yapma!
-Söylemiştim sana, inanmadın...
-Sen manyaksın, sen manya...

Onuncu bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Beni Halil Öldürdü (Onuncu Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 15.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu