Yürekler sığ
denizlerde öldü
Artçıl
kuşlar parçaladı benlikleri
Sıfatsız
kalırken isimler
Kaşları
çatıldı bütün vesikaların
Kelimeler
tahayyülsüz
Şiirler
mesnetsiz kaldı…
Uzakları sebepsizce
giyindi kanarya
Bakışları
daimütecelli
Kalbi kurşun
Göçebe
gönlünü telkin ederek söylendi
“Maksat
Sultan olmaktır tek bir obaya,
Hey Derviş
sevginize mazhar olan
Ne ilk ve
belki de son nisa benim
Kan
damlayan gözlere acı katarken…
Derviş
kırgın suladı çiçekleri
“Gönül
nasıl gönülse
Kime han
ola
Her nesneye
gerekseydi hanımız
Haramiler
nice ola
Derim ki
Gönüle
düştüğün yerde
Olmayı bilmek ayrı
Kalmayı bilmek ayrı
Bilesin
güneş ayrık göndermiyor
Işıklarını…”
Kelimeler tutuşunca
bir anda
Ahval-i özetledi
kanarya
“Ne bir yer
ne bir makam
İstemedik Adem'den
Vermeyi isteyenden
Bize bir mabet düştü
Bilmem kaç
bin yıllık firaktan
Sevdaya nifak
düştü…”
Kelimeler
tarumar
Ve şehirler
talan
Hakkın
kudretiyle parçalayalım sevdayı
Dilsiz
yıkılan düşlere sebep
Fecrin
çırpınışında
Parmakların
suçu
Kanatlarına
dokunmak
Gitmeden
sakın
Göğün
sırrını kimselere verme…
Bir milyon
kelam gözlere düştü
Kırıldı asa
Mihraptan
taştı sözler
Yıkıldı
hengâm-ı seher
İnfilak
etti yürek
Tükendi
maye-i ömür
Vuslatı
tabuttan buldu Derviş
Lal sürüp
dudağına
Yol verdi
kanaryaya…
Âdem
Efiloğlu