Sırayla herkesi dinledi Hakim, Sinan ve benim dışımdaki bütün arkadaşlar hemen hemen aynı
savunmayı yaptı.
İyice sinirlenen Hakim boncuk boncuk terlemeye başlamış, zaten kırmızı olan yüzü daha da
kızarmıştı. İki üç dakikada bir önündeki bardaktan bir iki yudum su içiyor. Sanki bir
yere yetişecekmiş gibi arada bir saatine bakıp başını iki yana sallıyordu.
Üçüncü kişiyi dinledikten sonra bir ara durdu ve yeniden önündeki dosyaya göz attı.
-Arkadaşlarınızın bir de dilekçesi varmış, siz emniyetteyken, sizlere işkence yapılacağını
söylemişler. Kim bu arkadaşlar biliyor musunuz? Sizinle yakınlık dereceleri ne?
Artık işi öğrenmiştik. Kemal el kaldırdı konuşmak için.
-Söyle bakalım Konyalı
-Efendim, daha önce böyle vakalar oldu. O nedenle arkadaşlarımız endişe duymuşlar, onlar
her gün birlikte okula gittiğimiz arkadaşlar.
-Epeyce örgütlü hareket ediyorsunuz. Yerine göre bu güzel bir şey, ama şimdiye kadar bu
tür iddiların hiç birisi ispatlanmadı.
-Efendim onları ispatlamak bizim işimiz değil ki
-Ukalalık etme Konyalı ben de sizin işiniz demedim zaten. Size bir iki güzel söz söylemeye
bile gelmiyor. Hemen şımarıyorsunuz.
-Şımarmak değil de efendim, ne olur ne olmaz diye endişe duymuşlar işte.
-Yok öyle bir şey.
-İşkence konusu Meclis'de de tartışılıyor Hakim bey, daha bir kaç gün önce Amcam bir önerge
verdi.
-Bak şimdi, şimdi de bana amcanın Milletvekili olduğunu mu söylemek istiyorsun? Kim olursanız
olun, bir suç işlediyseniz cezasını çekersiniz.
Sıra bana geldiğinde heyecanım iyice artmıştı.
Hakim ismimi okuyunca gözlerim doldu. O da sanki bunu fark etmiş gibi, oldukça yumuşak
bir ses tonuyla "Sen anlat bakalım yavrum" seni neden getirdiler karşıma? Neden taşladınız
otobüsü? Bir an sustum, yutkundum. Konuşamıyordum.
-Oğlum konuşsana, sana diyorum.
Yere diktiğim gözlerimi aldım. Bir an Hakimle göz göze geldik.
Sonra nasılsa konuşmaya başladım.
Bomba olayından itibaren olayı anlattım. Bir iki kere sözümü kesmeye kalktı, tamam oraları
biliyoruz dedi ama, sonra akıcı bir şekilde anlattığımı görünce vaz geçti.
Sonunda şunları söyledim "Efendim bir düşünsenize, az önce ölümden döndükleri için galeyana
gelmiş bir grup ve karşıdan gelen bir otobüs. Yüzlerce kişi bu otobüsün etrafında sopalarla
taşlarla saldıranlar var. Siz de o otobüsün içindesiniz. Korku içindesiniz değil taş atanları
yanınızdakini bile göremezsiniz. Bu durumda olan bir kişinin suçluları teşhis etmesi mümkün mü?"
-Yani bizi öylesine mi gösterdiler diyorsun?
-Arkadaşları neden gösterdiklerini bilemem, ama ben kasıtlı gösterildim.
-Yani...
-Sinan'da bilir, ben İzmit'liyim, beni gösteren şahıs da İzmit-Derince'li ve ilk okuldan,
orta okuldan arkadaşım. Yücel isminde birisi
Hakim Sinan'a döndü
-Doğru mu söylüyor
-Evet efendim doğru
-Peki, bu Yücel'i de bir daha ki mahkemeye alalım katip, yaz bunu.
Yerime geçince Sinan kulağıma eğildi "Ne güzel savunma verdin öyle, keşke benim savunmam
senden sonra olsaydı"
Hakim aranızda konuşmayın deyince cevap vermedim.
Ve ilk duruşmanın kararını açıkladı. Karar benim için sevindiriciydi. Ama özellikle Sinan'ın
tutuklanmasına çok üzüldüm.
Hakim duruşmanın ertelenmesine, sicil kayıtlarımızın incelenmesine, bir dahaki mahkemede
Derinceli Yücel'in getirilerek ifadesinin alınmasına benim dışımdaki arkadaşların tutuklanarak
Eskişehir Cezaevine gönderilmesine. Benimse tutuksuz olarak yargılanmama karar vermişti.
On birinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN