Nereye dönsem güzel bir olay, paylaşım ya da bardağı dolduracak mutluluk yok… Hayal kursam, kurabileceğimi düşündüğüm bir gelecek, kutlama, sevgiye dair hiç bir şey yok… Çocukken Osmanlıyı, dinimizi anlatan filmler olsun isterdim, şimdi seyrediyorum, mesajla, dirilişle, filinta ile… Hakkını vermeliyim ki, her çarşambayı iple çekiyorum. O gece TV karşına geçiyor ve diziyi keyifle seyrediyorum. Bunu yazmak bile kahrediyor aslında. O filmi seyretmek yerine, ben çağımın tarihini yazmak, Osmanlı kadar olsun bir başarı elde etmek, dinle gelen coşkuyu herkese anlatmak ve paylaşmak isterdim.
Kim tarihini çok merak ediyor ve nereden geldiğiyle ilgileniyor ki… Okullarda okutulan tarih dersi notları bile çok düşük… Kim diniyle bütünleşip, Kur’ana hâkim, sünneti araştırıp yaşıyor ki… Dile düşse çağlar aşıyoruz, ilimde, fende, sporda, özgürlüklerde… her gün terör yüzünden ölen, ölmeye devam eden şehitler ve acıları düştüğü yeri yakıyor, sonra o şehitler unutulup gidiyor. Onun yası bir gün sürüyor çünkü onu düşünürken başkası ölüyor!
Akrabalarım… Ne onlar bana geliyor nede ben onlara gidebiliyorum. Sabah Gesi Bağları türküsünü dinledim, rahmetli Barış Manço yorumuyla. Çocukluğumun ilk yedi yılı gözümden sinema şeridi gibi geçti gitti… O yıllarda başrol oynayan büyüklerimden birçoğu öldüler… O yaşadığım, yaşattığım köy şehir oldu… Tandır kalmadı, yollarda toprak, ne düğünlerde tabanca atılıyor, ne kadının mahremi kalmadı oyun oynarken… Ne de başlık parası! Tesellisi işte, sanal dünyadan haberlerini alabiliyorum. Kiminin çocuğu oluyor, kimi evleniyor, kimi ölüyor, kimi kavga etmiş, hastaymış oradan öğreniyorum. Kimisi Hollanda da, Almanya da, Fransa da, kimisi Ankara’dan uzak uzak şehirlerde… Çocuklar o kadar hızlı büyüyor ki, gerçek hayatta karşılaşsam beni tanımayacaklar, bende onları…
Birkaç gün önce, kayınpederim hastanede doktora demiş ki, “Nerelisin?”, “Benim damatta Kayserili, hem de Kuruköprü’den” doktor demez mi, “Bende Kuruköprü’lüyüm…” demiş, hoş sohbet etmişler. Sonra kayınpederim bu anısını paylaştı. Doktorun kim olduğunu öğrendim. Hani ben o doktor akrabamı bilsem, kayınpederime söyler, o akrabamda onunla ilgilenirdi seve seve… Ama öylesi koptuk ki! Herkes dağılmış ve hayatını devam ettiriyor bir şekilde… Akrabalık var ama işte böyle!
Sılayı Rahim dinimizde çok önemli… Akrabalık ilişkilerimizi sürdürmeliyiz. Birbirimizin acısını ve mutluluğunu bilmeliyiz, paylaşmalıyız. Sanal dünyanın dışına çıkarmalıyız bu paylaşımı ve görüşmeliyiz. En azından telefon edelim ki, gerçek bir dünyalık içinde olsun bu paylaşımlar… Bizden olanlar birbirini tanısınlar, tanışsınlar… Benim düştüğüm duruma düşmesinler…
Gece yarsı saatline ilerliyor zaman. Havalar soğudu ve bu yazıyı yazdıktan sonra dondurucu havayla taze bir nefes aldım penceremden yeniden. Çay içiyor ve Gesi bağları türküsünü dinliyorum… Gecenin bu saatinde bile olsa hayal kurmak güzel yine de…
Saffet Kuramaz