Başım dönüyordu, kelimeler ardı sıra boğazımda takılı kalmıştı. Yutkunamadım.
Etrafımda olan bitenden haberim yoktu, umurumda da değildi. Sinirlerim alınmıştı sanki o sırada, kızamıyordum kırıp dökecek takat kalmamıştı bende.
-“Banu, gel otur istersen canım.” Diye teselli etmeye çalışan Cansu Hanım’ı elimin tersiyle ittiğimin farkında bile değildim. Başım dönmeye devam ederken yavaş yavaş gücümü kaybediyordum ve gözlerim kararır gibiydi.
-“Bayılacak sanki tutun!” ikazı işittiğim son ikazdı. Sonrasını hatırlamıyordum.
***
Keskin bir kolonya kokusuna aralandı bilincim, parlak bir ışığa maruz kalınca yummak zorunda kaldım gözlerimi. Kendimi yorgun hissediyordum, başımdaki kalabalığın nedenini bilincim yerine oturana kadar çözememiştim.
-“Ne oldu bana?” diyerek sessizliği böldüm. Sonra hızla başucumdaki doktora çevirdim bakışlarımı.
-“Bayılmışsın Banu, şimdi iyisin.” Diye cevap verince yattığım yerden doğrulup ayağa kalktım. Yavaş yavaş hafızam yerine gelince ofisime gidip eşyalarımı toparlamaya başladım. Düşünmek istemiyordum ama düşünüyordum. Ve bu düşündüklerim göğsümün ortasına ateş topu düşürüyordu. Hay çıkasıca lanet aklım sana ne?
Memuriyet hayatına atıldığımdan beri kimseye boyun eğmedim, kendi inandığım doğrular uğruna çok kez mücadele ettim. Haksızlığa sığmıyordum sığamıyordum. Rahmetli babamdan, dul anamdan, dedelerimden ninelerimden böyle öğrenmiştim ve bu öğrendiklerimden hep memnundum. Bugüne dek başım hep dikti ama bugün yüzüm kızarık başım eğikti. Hiç sevmemişlerdi beni burada, hiç! Masadan tayin kâğıdını elime alıp defalarca okudum her okuduğumda ayrı bir hüzün çarpıyordu suratıma bir tokat misali. Şeytan diyor ki al bu tayin kâğıdını git şefin suratına çarp!
-“Banu Abla.” Deyip beni usulca dürten Zehra’ydı. Beni burada menfaatsiz, safça seven tek kişi oydu. Ona karşı kalbim daha da ısınmıştı.
-“Efendim Zehra” deyip ona bakınca elinde iki adet orta boy koli gördüm.
-“Lazım olur diye düşündüm, karşı marketten alıp geldim.” Dedi. İçimden gülümsemek geldi, ona sarıldım. Elmacık kemiklerimin ıslandığını fark etmek geç olmamıştı benim için.
Zehra gözlerime bakarken yutkunmaya çalışıyordu ve nemleniyordu kahverengi gözleri.
-“Ağlama sakın” dedim. Konuşmaya çalışıyor ama bir şey ona engel oluyordu.
-“Banu Abla” derken sesinin titrediğini fark ettim ve ona sarıldım. Ofisin içini onun hıçkırık sesleri doldurmuştu o an. Bana bu kadar değer verdiğini bilmiyordum, şaşırmıştım.
-“Zehra, beni istediğin zaman arayabilirsin tamam mı? Biz tamamen kopmuyoruz. Görüşmeye devam edeceğiz.”
-“Ya beni unutursan?”
-“Asla öyle bir şey olmayacak.”
Gözlerimin içine masumca bakıp:
-“Gerçekten mi?” diye sorunca başımı evet şeklinde sallamakla yetindim.
-“Seni çok seviyorum.” Deyip yanağıma bir buse kondurdu.
Ben kolay kolay sevemedim kimseyi bir kişi hariç, o da eski şefim Duygu Hanım’dı. Kanım kimseye o derece ısınmamıştı. Zaman geçtikçe o da silindi yavaş yavaş yüreğimden, hatıralar defterimde bir yer edindi kendine. Bayramdan bayrama Whatsapp’tan kutlama mesajları göndeririz birbirimize. Geçmişi kurcalayıp durmak huyum olmadığı için günümüze dönüp eşyalarımı kutulara doldurmaya başladım. Saate baktığımda 4’e çeyrek kaldığını gördüm. Aklıma annem gelince hayıflandım. Ne diyecektim ona? Nasıl anlatacaktım sürüldüğümü?
Her şeyin bir çaresi var dedim kendi kendime. Kapının açıldığını duyunca irkildim. Kalabalıktı kapının önü ve sırayla içeri girdiler.
-“Banu, gidiyorsun!” deyip tek tek sarıldılar. Vedalaşmaktan hiç hoşlanmadığımı bilmiyor olmalıydılar. Kimseye duyulmadan ayrılmayı planlıyordum ki sürüldüğüm kısa süre içinde bütün hastaneye yayılmıştı. Yarım saatlik vedalaşmanın ardından hastaneden ayrıldım.
Gözlerimden yağmur yağarcasına yaşlar süzülüyordu ve ben arkama bakmadan gidiyordum.
(
Bir Kış Günü 2 başlıklı yazı
AyşegülAktağ tarafından
15.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.