Merhaba değerli okurlarım,
Geçen yıl küçük bir araştırma sonrası kaleme aldığım toplum olarak ilgimizi çeken bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
“ASTRAL SEYAHAT”
Hemen hemen herkesin bir yerlerde gözüne çarpmış, birilerinden duymuş olduğu bir terimdir. Kimilerimiz inanıyorken kimilerimiz inkâr eder. Benim uzun zamandır zihnimi kurcalayan bir merak konusudur. İnternette yahut başka bir yerde gördüğüm zaman mutlaka okurum; çevremden dinlerim.
Ama bu sefer ki okuma sebebim keyfi değil; siz değerli okurlarımla araştırmalarımı, düşüncelerimi paylaşma isteğimdir.
Başlayalım o halde…
Astral seyahat: "irâdi olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanır (Dr.Scott ROGO, Leaving The Body, 1983).
Vücudumuz birden fazla bedenlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.
Bu bedenlerimizden ilki; çıplak gözle görülebilen et ve kemik yığınından oluşmuş bu dünyada kullandığımız fiziki bedenimizdir.
Diğer bedenimiz ise bütün dinler tarafından kabul görmüş ve “ruh” adı verilmiş enerji bedendir. Sır beden de diyilebilir.
Astral seyahat, ruhumuzun fiziki bedenimizden belli sürelerle ayrılmasıdır. Bedenimizle ruhumuz arasında gümüş kordon adı verilen bir bağ vardır. Bu ruhun gezintideyken kopma olasılığı olmadığı gibi lastik gibi uzayarak bedenin rahatça seyahat etmesini sağlar. Bu kordon sadece ölüm anında kopar.
Astral bedenimizin fiziki bedenimizden çok küçük farkları vardır.
Bu farklardan biri çıplak gözle görülememesidir, diğer farkı da fiziki bedenimizdeki organlarımızın astral bedenimizde daha iyi çalışmasıdır. Fiziki bedenimizde zaman ve mekan kavramı varken bunun astral bedenimizde önemi yoktur. Çünkü astral bedenimizde sadece düşünce vardır.
Tecrübelerimize bağlı olarak gezebileceğimiz 3 evren vardır.
1-DÜNYAMIZ:
Dünya üzerinde ister şehirler arası ister kıtalar arası ister denizleri ister ovaları yahut sevdiklerimizi düşünce hızımız sayesinde gezebilmemiz mümkündür.
Örneğin bir denizin üzerinde uçabiliriz. Ya da sevdiğimizin yanına gidebiliriz. Geçtiğimiz yerlerde olan bitenler o an gerçekte olan bitenlerdir.
Sevdiğimizin yanına gittiğimiz vakit onun ne yaptığını, nasıl olduğunu görebiliriz. Eğer o kişinin 6. Hisleri kuvvetliyse ve bu tarz tecrübeleri varsa bir ziyaretçisinin olduğunu hissedecektir.
2. DÜŞLER BÖLGESİ
Gelmiş geçmiş tüm dinler tarafından kabul görmüş, sadece rüyalarımızda gezip görebileceğimiz içinde cinlerin de var olduğu düşünülen mekandır.
Fakat bazı tecrübeli insanlar cinlerin ve astral seyahatin bir alakasının bulunmadığını savunmaktadır.
Astral boyut dediğimiz, olumlu olumsuz düşüncelerimizin ve korkularımızın vücut bulduğu mekandır. Ancak bazı tecrübelilere göre bunda korkulacak bir şey yoktur. Çünkü orada karşımıza çıkan her şey saniyeler içinde kaybolur.
3-PARALEL EVREN
Bu hususla ilgili yapılmış olan bütün araştırmalar birer teoriden öteye geçememiştir ve tartışmalara açıktır.
Paralel evren zaman içinde yapılan bir yolculuktur. Gittiğimizi gördüğümüzü sandığımız yerlerden biri de sayılabilir paralel evren. Orada gördüklerimizle fiziki dünyada gördüklerimiz arasında benzerlikler vardır. Mesela rüyamızda evimizi gördüğümüzde “evimizi gördüm ama daha farklıydı” diye anlattığımız bu görüntüler aslında paralel evrende rastladığımız görüntülerdir.
TEHLİKESİ VAR MIDIR?
Halk arasında yaygın olan bir düşünce vardır astral seyahatle ilgili: Geri dönememek, ölmek.
Yaptığım araştırmaya göre bunun yaralanma, düşme, bayılma, ölme gibi bir tehlikesi yoktur. Fakat yine de tansiyon, kalp rahatsızlığı gibi riskli bir hastalığı olan insanlar denememelidir. Zira ruh astral seyahate çıkarken (ruhumuz bedenimizden ayrılırken) kalp atışlarında hızlanma, nefes darlığı, vücudun çeşitli bölgelerinde seğirmeler olabilir; vücutta çatırma sesleri duyulabilir.
Ancak bazı kaynaklara göre psikolojik sorunlara yol açma ihtimali de vardır.
Şimdi sizlere bazı tecrübe sahiplerinin yaşadıklarını aktaracağım;
"Beden dışındaki ilk tecrübemi gayet iyi hatırlıyorum. O zamanlar 7 yaşındaydım ve böyle bir şeyden haberim yoktu. Bir yaz günü, sabahın erken saatlerinde çok susamış olarak uyandım. Yataktan dışarıya çıkarak içme suyunun bulunduğu yere gittim. Ancak sürahi boştu. Bunun üzerine pencereye doğru yürüyerek perdenin aralığından güneşin ilk ışıkları ile aydınlanan bahçeye baktım. Sonra geri dönerek yatağa geldim. Yatağın dolu olduğunu gördüğüm zaman şok geçirdim. Yatağımda uyumakta olan birisi vardı ve bu insanın kendim olduğunu gördüğüm zaman, korku ve şaşkınlığım daha da arttı. Bu şaşkınlık sebebiyle olsa gerek, aniden ve süratle bedene çekildiğimi ve ayaklarımın bedenin ayakları üzerine gelecek şekilde bedene gömüldüğümü hissettim. Sonra uyandım. Daha sonra bu olay birçok kereler tekrarlandı."
"Bir deniz seyahatindeydim. Bir gün sırt üstü yatarken uykuya dalmışım. Bir kabus görmeye başladım. Gemi batmakta sular yavaş yavaş yükselmekteydi. Fakat ben, sular çeneme gelinceye kadar kayıtsız kaldım. Sonra büyük bir mücadele sonucu soğuk bir ter içinde uyandım. Bir kaç dakika içinde tekrar uyumuşum. Bir ara yan tarafıma dönük olarak yatarken, geminin bölmesine doğru hareket etmekte olduğumu hissettim. Çok hoş bir histi bu. Her şeyin farkındaydım. Tamamen bilincim yerinde olduğu halde bu olayı normal karşılamam sonradan beni çok şaşırttı. Sırt üstü yatacak şekilde yavaşça döndüm. Sonra böyle uyuya kalırsam ikinci bir kâbus görürüm düşüncesi ile tekrar yan tarafıma dönmek istedim. Ancak bu çok zor bir işti ve epey mücadele etmek zorunda kaldım. Bu olaya rağmen her şeyi hâlâ normal karşılamaktaydım. Yanlamasına dönmüştüm ki, bir kuvvetin beni sırtımdan geriye doğru çektiğini hissettim. Bir kaç dakika orada öylece yanlamasına sallanır vaziyette kaldım. Bedenimin sallantısı durduğu halde, sol bacağım sallanmasına bir müddet daha devam etti. İşte bu bana tuhaf gelmişti... Bunun üzerinde düşünüyordum ki bedenimin dışında olduğum fikri birden zihnimde canlandı. O kadar tatlı bir histi ki, burada kalmaya karar verdim. Ne olacağını beklemeye koyuldum... Bir ara kendimi kapıdan 30 cm, yerden ise 210 cm kadar yükseklikte buldum. Sonra koridorda ayak sesleri işittim. Gelip beni bu halde görürlerse ne aptalca bir şey olacağını düşünmüştüm ki bir sıçrama oldu ve uyandım. Sıçrama merdivenden inerken veya çıkarken basamak olmadığı halde var zannıyla atılan adım sonucu ortaya çıkan sarsılmaya benziyordu...
Aynı yılın Eylül’ünde karaya ayak bastığımda, bu olayla ikinci kez karşılaştım. Pozisyonum ilk seferinde olduğu gibiydi. Yegâne fark, odamın oldukça aydınlık oluşuydu. Her zamanki gibi normal bir uykuya dalmıştım. Sonra kendimi, ayaklarım eksen olmak üzere yanlamasına doğru şiddetle sallanır buldum... Daha sonra bu sallanma sona erdi. Fiziki bedenimden 1 metre kadar yükseldim ve havada asılı durmaya başladım. Bir İki dakika sonra, sağa doğru hareket ettim ve ayaklarım yavaşça yere doğru gelecek şekilde aşağı süzüldüm. İşte o zaman etrafı görebildiğimin farkına vardım. Artan heyecanımı bastırmayı başararak aynaya doğru yürüdüm. Sanki suyun altında zorlukla yürüyor gibiydim. Birden, bir şok geçirdim. Bedenim hemen arkamda bulunan divanda yatmaktaydı ve ben onu dışardan izleyebiliyordum. Bir an için ölmüş olabileceğimi düşündüm." (alıntı)
Bazı kaynaklara göre evliyalar enbiyalar gibi büyük zatlar sık sık astral seyahate çıkmıştır.
İşte örnekleri;
Mevlana Celalettin Rumi, ruhun uykuda bedenden ayrıldığını söyler ve Mesnevi'sinde bu düşüncesini şöyle belirtir: "Can; atlarınızı eğersiz koyar, bu sır ölümün kardeşidir, sırrıdır. Ama gündüzün geri gelmesi için ayaklarını uzun bir bağla bağlar. Can; boşlukta astar gibi gizlidir, bedense yorgan altında döner durur. Sen bedensiz bir bedene sahipsin." (alıntı)
İbni Sina, insanın ruhla bedenden oluştuğunu belirtir. Ve şöyle der: "Beden nefsin çalışmasına uygun bir hale gelince, ruh bedene gönderilir, istenirse bedenden ayrılır. Tamamen ayrılınca bir daha yok olmaz."
Tasavvufi çalışmalarda ruh ve beden ilişkisinin üzerinde özellikle durulur. Mesnevi'nin birçok yerinde, Ahmed Efla-ki'nin "Ariflerin Menkıbeleri" adlı eserinde ve sayısız evliya, ermiş ve veli öykülerinde; ruhun gerek istenildiği zaman, gerekse istemeden bedenden ayrılabildiği anlatılmıştır. Genellikle bu olay keramet ve mucize olarak nitelendirilir. Şeyh Bedrettin, "Varidat" adlı eserinde bunu açıkça anlatır:
"Bazen kendimi latifleşmiş hissederim, fizik bedenim o varlığın bir kopyasıdır. Bu latif varlık, beden şeklinde görülür. Tıpkı buharın yoğunlaşmadan evvel görülememesi gibi, buhar yosunlanınca bulut olur, görülür." (alıntı)
Okuduğunuz için teşekkür eder, saygı ve sevgilerimi sunarım.