Hoş geldin ıssız cihannüma,
Burada
Yaşamaya doğuyor küllerimden
O kadim sancılar.
O an,
Ölüm burcunda
Seyrederken dünya
Gözlerimde birikiyor veda edemediğim kelimeler.
El sallamaya mecalim bile yokken
Ansızın yere kapaklanıyor sustuklarım.
Hangi harfe sığınmaklı ki bu şarkı?
Aşkın acısı mıydı garip sevdaların teveccühü?
Uzakları özlemek miydi hasretin ensarı?
Zeval vaktinde biriken buseler miydik yoksa?
Sana bakınca anladım,
Gök çoğalmış netameli kuşların güzergâhında,
Kimsesizliği kovalıyor gibisin.
Sallapati adımların dur derken söz gelimi,
Bir şeyleri değiştirmek üzereyken,
Üzgündük yarım kalan şiirler gibi.
Dolunay seyrederken gün batımında,
Çay demlerdik,
Seyrine dalardık yağmurun,
Sığınırdık Hallâc-ı Mansûr’un bir kıyısına,
Kırılmıştık.
Sızıya çalan hecelerim
Gecenin kapısını çalar aşktan habersiz.
Doldurabilecek misin boşluklarımı?
Boşver,
Hayat akıp gidiyor avucumuzdan bizden habersiz,
Haykırıyordu adını sessiz sessiz.
Solumuzda kaldı o zarif gölge,
Güzel olmalıydı değil mi her şey?
Aşk yüreğe değince güzel olmalıydı.
Ayın ortalarında ayı seyretmek
Güzel olmalıydı,
Kocaman bir boşluğa düşmek güzel olmalıydı.
Saçları tarumar eden bu rüzgâr
Güzel olmalıydı.
Depremler oluyor içimde
Bir yerlerde katreler sallanırken
Üzgündük.
Başka diyarlardan sesleniyorum,
Duyulmayan bir lisana gebe duygularla
Hali insaf bir tavır takınıyorum.
Ceketimde kavuşulmayan hayallerde
Yüreğe değiyorum naralarımda.
Ne acepler filizlenir içimizde
Ne düşler, ne de uçurumlar
Boşver,
Biz aşkın nakaratsız şarkısında
Yalnızdık...