Birkaç gün önce haberleri izlerken et fiyatlarının artmaya başladığı haberi ile ithal et geleceği konusunu öğrendim. Ne yapsam? Ne etsem? Böyle bir olayın neresinden tutsam diye düşünmeye başladım. Böyle bir durumda ya tüketicinin yanında olacaksın veya üreticinin. Acaba hangisini seçmeliydim. İkisi de haklı olabilir miydi?

Bu sorular ile cebelleşirken, televizyon ekranından birkaç hanımefendinin muhabirin mikrofonuna et almayın. Nasıl düşer görün demeleri artık kimin tarafında olacağımı belirlememe yetti. Ben zor şartlarda bu millete bir şeyler yetiştirmeye çalışan üreticinin yanında olmalıydım.

Hemen mikrofonumu kameramı kapıp soluğu üreticinin yanında alayım dedim. Zihnimi bir yokladım benim bu haberi yaptığım aklıma geldi. Yıl 13 Ağustos 2015 “Besiciler endişeli” şeklinde haberi yapmışım. İsteyen bu şeklde haberi arayıp üreticilere kulak verebilir. Kısacası orada üretici ital et getirmenin çözüm olmayacağını dile getirmişler. En çok yakındıkları konu ise girdi fiyatlarının yüksek olmasıydı. Diyeceksiniz desteklemeler var. O konu ayrı bir makale konusu olmakla birlikte gerçekten üretmek isteyen bir kesime çare olamadığı kanısındayım.

Peki, et fiyatları nasıl düşer dediğinizi duyar gibiyim. Önce akaryakıt fiyatlarını benzin, motorin vb. düşüreceğiz. Gübre, ilaç ve sulama giderlerinde bulunan yüksek fiyatlara bir el atmamız gerekiyor. Bunlar otomatik olarak yem, saman, küpse, arpa, yonca, fii, mısır, yulaf ve bir çok yem bitkisinin fiyatını düşürme yolunda etkileyecektir. Şayet bu şartlarda hayvanlara yedireceğimiz ürünlerin fiyatları düşmüyorsa ne yapmalıyız? Yem üreticisinin ürettiğini hayvan üreticisine ileten aracıların aldıkları yüksek fiyatlara bir ayarlama getirmemiz gerekiyor. Gerekirse devlet yem üreticisinden alıp hayvan üreticisine makul bir fiyattan satmalı.

Tüketici hanımefendilerin cezalandırmak istedikleri üretici nasıl şartlarda üretim yapar? Önce sermaye koyar ahır samanlık gibi bazı yapıları yapar. Sonra sermaye koyar hayvanları alır. Yine sermaye koyar saman, yem vb. birçok yedirecek ürün alır. Sıra makinelere geldi. Traktör, römork tanker yani traktörün arkasına takılabilecek ne varsa lazım oldukça alırsın. Alırsın bir iki yıl sonra yeni bir şey çıkar o elinde hiçbir işe yaramayan makine olarak kalır. Alınacak alet edevat ne biter ne tükenir. Yetmez ilaç makinesi, motorlu tırpan makinesi, çapa makinesi, motorlu bıçkı, arazi aracı vb. diye uzarda uzar gider. Bu alet edevatların fiyatları ise hiç sözü edilecek şey değil.  Hatta şehre mehire giderim der bir araba alırsın orta sınıf sizlerin kiminin asfalttan çıkarmak istemediği bir aracı çiftçi bakmışsın tarlaya bağa bahçeye kullanmaya başlar.

Burada saydığım her şeye sermaye koyar sonra kendi emeğini ortaya koyar. En az 3 kişilik bir aile ferdi ile hayvancılığı yapar. Ürettiğini üç beş kuruşa birde aracılara satar. Başka yapacak bir işi yoksa üretici bu işi kendi sermayesinden emeğinden zarar ederek yapar. Ülkemizde çiftçilik o kadar zor bir meslektir ki birçok alet edevat pahalı olduğu için alamazsın kendi gücünle o işi yaparsın. Yağmur demez, kar demez, buz demez, sıcak demez her türlü şartlarda şartları zorlamaktır çiftçilik.

Sahi siz hiç hayvancılık çiftçilik yaptınız mı?

 

( Sahi Siz Hiç Çiftçilik Hayvancılık Yaptınız Mı? başlıklı yazı mehmetgarip tarafından 6.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu