ÇOBAN KIZI
Çoban kızı, bak hele dalıp gittim derine;
Muzdaribin döşüne, yaslandım hasta gibi.
Gonca güller kırıldı diken kondu yerine;
Çiçekler dökülünce, yapraklar yasta gibi.
Her anımı anlatsam sana intizâr olur.
Yıllar nasıl da geçti, kuzuların sesiyle,
Tüm dağların eteği kupkuru mezar olur;
Kaç kaval dile gelir bir çoban nefesiyle.
Hırçınca esen rüzgâr, okşuyor derimizi
Nasılda şaha kalktı sümbülleri Toros'un
Baharın yağmurları yıkasın kirimizi.
Dağlar, ovalar bizim denizler Barbaros'un.
Gözlerim dumanlandı yâr aklıma gelince
Sıra sıra, dizilmiş Torosların dağları
Eteklerden laleler kokusunu salınca
Efkar basar, gam basar mor sümbüllü bağları.
Bir resmini koyacak çerçevemiz yok artık;
Karanlık odalarda penceresiz kalmışım
Sevdiğimiz Leyla'yı yâd ellere bıraktık
Uykumun ortasında bir rüyâya dalmışım.
Biz geldik gidiyoruz gelenler tazeleri
Külçe külçe, kederi taşımak size kaldı;
Gel Hoca Efendi, gel kaldır cenazeleri;
Gülizar bahçelerde yaşamak bize kaldı.
HARUN YILDIRIM
Saçlarına taç yaptım gökyüzün'den yıldızı;
Bize bir dilek, tuttum gönlümün çoban kızı.
(
Çoban Kızı başlıklı yazı
Harun Yıldırım tarafından
9.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.