Neşeli bir şeyler yazsam bugün…
Birden kalkan turna kuşlarını,
Simitçinin kalan son simidini
Yiyerek uzaklaşmasını…
Aşıkların bakışmasını,
Puhu kuşlarının şakımasını…
Neşeli bir şeyler yazsam bugün
Öyle ya hep içi ezilmez insanın
Bazen de gururla dolar,
Kıvançla, neş’eyle, sonsuz huzurla
Dervişin makamı hep kabz değil
Hele bir bast makamı vardır ki
Kabirde düğün çaldırır Allah’ıma…
Evet, neşeli bir şeyler olsun bugün
Telli duvaklı kınalar, ağız dolusu gülen gelinler,
Ağlayacakları yerde.
İçinde sırlar taşıyan,
Söyleyemeyen sevdiğini
Oraya adeta gizlenmiş
Birileri…
Birileri türkü söyler herkesin yanında
Sevdiği hariç,
Birileri halay çeker, kimseye bırakmaz pistleri,
Kasap havası, teke zortlatması, çiftetelli…
Yetmiş çeşit milletten utanmaz.
Bir tek utandığı en sevdiğinin yeri…
Dudak büzerek poz verme merakı şimdi
Davetkar mı dersin, şuh mu, vampiyöz mü? *
Der ki bir daha asla yapmayacağım,
Sorar öteki: Söz mü, -Evet, söz.
Üç gün sonra başka bir şifre
Başka bir mahal.
Aynı dudak, aynı şakak kemiği, aynı göz.
İlişkilerde komik olan
Birbirinin hayatında yer kapma çabası.
Ne kadar girmeye çalışırsan halbuki
Çıkış kapısı o kadar yakındır açılmaya.
Kendiliğinden açılacak kapıları
Gerek var mı peş peşe çalmaya?
Her şey kısaltılmış olur bazen
Sesli harflerin yerinde yeller eser
Ona kızar.
-Uzun uzun yazacaksın
Hytm hayat kısa der öbürküsü
Üç günlük dünyada
Zaten anlayacağımız şeyleri
Neden boşuna uzatalım?
Hayat güzel hasılı
Ah bir de bu kadar çok şey
Beklemesek kendisinden.
Yok tüm şifreleri onda olacak
Yok o istemeden kimseyle konuşmayacak
Yazışmayacak, çıkmayacak, girmeyecek…
Yahu etiyle buduyla senin işte
Yemeye baksana sen?
Sen aslanlar gibi yedikçe
Çakallara gün düşmeyecek…