Kaybetmişim kendimi, sonradan anlatıyorlar bana.
Dilimde hep adın varmış.
Bilincim yerinde değilken bile seni sayıklıyormuşum.
Seni ayıklıyormuşum herkesten.
Öyle sözler sarf ediyormuşum ki değme şairlere, yazarlara taş çıkarttırmış söylediklerim.
İşte hal beyanım, pür melalim.
Ne diyeyim şimdi daha?
- Sen sevdiğim, bir can gibi bittiğim, mum misali eridiğim!
Küle döndüğüm görmediğimde.
Güle döndüğüm gördüğümde.
Düşünsene kendimde değilken bile seni sevmeye devam etmişsem, seni dua bilmişsem, ömrüme nasıl da hükmettiğini görmen için bu güzel bir ispattır.
Tereddütlerin olmasın.
Güvensizliklerin...
Sen uzağımdasın.
Ben tuzağındayım.
Gönül kafesine mahkum bir kuşum. Gökyüzüm ellerinde. Yeryüzüm avuçlarında. Sal beni semalarına, al beni kollarına, bal eyle beni dudağına. Bakışın dahi beni mahkum eder, kement olur boğazıma kirpiklerin, kaşların yay olur beni vuran oklara, dudakların ölüm fermanımı ilan eder.
- Avcı mıyım? dediğini duyar gibiyim.
- Sen bir kartal ben ise ürkek ceylan... Sen celladımsın ve ben sana aşığım. Saçlarının her bir teli boynuma geçirilen zincirdir. Bakışların üzerime dikilen namludur.
- Savcı mısın ki aşka dair bu kadar suç unsurunu isnat ediyorsun bana? der gibisin.
- Senden olmayanı baştan savıyorum, sen olmayanı savurup atıyorum ömrümde, sen rüzgarına kapılıp savruluyorum. Bile isteye sana katılıyorum. Ne dersen de bana!
Belki bu yazdıklarımı okuyorsundur bir yerlerde.
Nasıl da hayalinle konuştuğumu görürsün.
Zeki kadınsın biliyorum, içimin seninle nasıl dolu olduğunu anlarsın.
Kalbimin senden başkasına nasıl da kapalı olduğunu idrak edersin.
Bendesin 24 saat. Bayıldığımda ayıldığımda, uyuduğumda uyandığımda, sağlığımda hastalığımda aklımdan çıkmayansın.
Resmini çiziyorum ömrümün tuvaline.
Fotoğrafını çekiyorum gözlerimle kalbimin albümüne.
Seni depoluyorum içime.
Turşunu kuruyorum.
Ömrüme mayalıyorum.
Her şeysin bana.
Çok şeysin.
Tek şeysin.
Bütün şeyleri içine alan en güzel şeysin canıma.
- Şey'mişim! deyip dudak büktüğünü görüyorum.
- Dudak büküşünü sevdiğimsin. Göz kırpışını... Tavır koyuşunu... Bana kopuşunu... Saçını savuruşunu...İlla ki gülüşünü, ömrümün bercestesi yaptığım.
Gönül tezgahıma işliyorum seni nakış nakış.
Aklımın her karışına...
Akışına katıyorum seni hislerimin.
Bakışımın her santimetrekaresine.
Her adım atışıma.
Sana olan aşkımı ispat peşinde değilim.
Nasıl sevdiğimi gör istiyorum.
Kördüğüm ol başkasına.
Gördüğüm ol hep.
- Az değilsin sen! dedin değil mi bana?
- Sana elbette az değilim, çoğum ama başkasına hiç yoğum.
Sen beni kar tanesi bilirsin oysa ben sana çığım.
Yağmur damlası zannedersin, oysa ben sana sel'im.
Bir adet dersin belki bana ama ben sana milyonum.
Bir gülücük dersin bana oysa sana kahkahayım.
Bir öpücük gibi düşünürsün beni oysa ben seni nefessiz koyacak denli öpenim.
- Zeytinyağı gibi hep üste çıkıyorsun kelimelerinle. Seninle baş etmem mümkün değil. diye teslim olduğunu görüyorum.
- Seni teslim alıyorum. Yüreğini işgal ediyorum. Aklını gasp ediyorum. Her bir karışını iltihak ediyorum. Seni senden çalıyorum. Seni mahkum ediyorum bana, hükmü veriyor kalemi kırıyorum. İnfaz gerçekleşiyor: Gözlerini gözlerimin emrine, ellerini ellerimin gardiyanlığına, dudaklarını dudaklarımın muhafazasına veriyorum. Müebbetimsin.
- Darbecisin.
- Seni özgür kılıyorum canımda.
Her neyse?
Sustuğunda ölüp ölüp dirildiğim, olduğunda öpüp öpüp bittiğim nerdesin sen şimdi? Mevsimlerden sendeyim. Rüzgarlardan sen esmelisin. Çiçeklerden sen açmalısın. Soluduğum havada kokun yok! Baktığım maviliklerde, durduğum serinliklerde... Ruhuma değin sinen... Canıma katık olan... Sen sevdiğim, nerdesin? Harflerim emrine amade, kelimelerim kapında kul köle, cümlelerim canına minnet! Gerisi gördüğün gibi bana eziyet.