Bundan tam otuz dört sene evvel Türkiye de kıyametin koptuğu an, işte! Tam bu gün, bu vakitti.
Sözde vatan sevdalısı, sözde milli mücadele, sözde insanlığın huzuru, sözde beşeriyetin birliği, sözde, milletimin dirliği, sözde vatanımın bekası, sözde vatandaşımın özgürlüğü içindi kara eylül devrimi. Yemyeşil bir bahçede sanki bir ağacın dalını budar gibi buduyor du evrenin askerleri yiğitleri mi, bir sağdan, bir soldan, iblisi kebirin surunu üflemesiyle kıyameti kopartmıştı şu cennet vatanımda. Ben ve benim gibi daha ergenlik çağında, çiçeği burnunda, tüyü bitmemiş yemyeşil yağız delikanlıların istikbalini karartıyor ve masumun, mazlumun, vatanımın vatandaşımın, birer birer kanını döküyorlardı evrenin askerleri.
Karanlık köşelerde Kolunu bacağını kırıyor, hapishanelerde kurulmuş dar ağaçları her gece onlarca, yüzlerce, zavallı biçare vatan evlatları birer birer suçunu, günahını, öğrenmeden öldürülüyor, idam ediliyor, kurşunlara diziliyor katle-diliyorlardı. Nice canlar yanıyor, nice ocaklar sönüyor, nice analarımız dul, yavrularımız yetim ve öksüz kalıyorlardı evrenin dilinin ucundaki vur emri sayesinde.
Peki, ne oldu şimdi? Zulümle Abad olundu mu? ha otuz dört sene evvel, ha otuz dört sene sonra nihayetinde kabir kapısı günahsız ölenlere açıldı da, sizlere kapandı mı? er yada geç herkes o kabir kapısından içeri girecek, herkes o büyük mizanda mahkeme-i kübra da hesap verecek vah size yazık size düşünüyorum da o adaletten kaçabilecek misiniz? Kaçamayacaksınız orası Türkiye kanunlarının işlemde olduğu bir yer değil, orası dünya değil, orası uhrevi alem, ebedi alem, nihayetsiz bir şekilde döndüğün alemdir işte orası, orası hesap yeridir orası gerçek bir cennet ve gerçek bir cehennemdir, orası zalimlerin cezasını çektiği temu çukurlarıdır, esfeli safilindir.
ne mutlu o masum inananlara ki; siz cehenneme giderken, sizin şehit ettikleriniz milyonlarca masumlar cennet bahçelerinden sizlerin cehenneme gidişinizi izliyor olacaklar Şükür sana yarabbi, hamd sana yarabbi, kulluğumuz sana ey ilah el alemin. şimdi soruyorum size ey mağdur vatandaşım, ay aziz milletim, ey cefakar dul bacılarım, öksüz kardeşlerim! Unutulur mu bu günler? Unutulur mu bu kara eylüller? Unutulur mu bu zalim evrenler? Unutulur mu bu evrenlerin yaptıkları? Elbette unutulmaz, unutmayacağız, unutturmayacağız, unutturulamaz.
Bu millet kendinden olan ululemre itaat eder, saygı duyar, öl derse ölür, ululemr cihat derse hiç tereddüt etmeden ihtiyar genç demeden herkesten önce cepheye koşar, Vatanı, Milleti, Toprağı, Bayrağı, uğruna hiç düşünmeden yürür mermilerin üstüne üstüne, yaşarsa gazi ölürse Şehit olur, bu Milletim bu kadar Vatan sevdalısıdır, bu kadar Bayrak sevdalısıdır, dahası Milli birlik manevi bütünlük uğruna, haykırarak yürür düşmanın üstüne üstüne.
Yıldızlar hep kaybolmuş, ay dünden firardadır Her gece hain pusu, memleket zarardadır Alperen hedef olmuş, zalimler karardadır Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Saraylar viranedir yas kokuyor haneler Milletin kan ağlarken bayram eder caniler Dünya benimdir sanmış nemrut gibi faniler Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Her on iki eylülde yüreğim hiddetlidir Bu on iki Eylüle öfkem çok şiddetlidir Aklım zamana gebe isyanım illetlidir Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
( On İki Eylül başlıklı yazı Nuh Comba tarafından 12.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.