Deniz suyuna yansır minareler
Yatlardan görünür iskeleler!
Gövdesine çarpar dalgalar, çınlar Hû
Yaşam, ölüme rağmen devam eder
Günahkâr olsa da hergeleler!
Dinlemek lazım ummanı, okunur selâlar
Hangisi yıkılmaz ki, zafer kazanmış o kaleler!
Üzerine tuz dökülmüş
Yüzerken tene yapışır ak lekeler
Nur sanır bakınca, masal dinledikçe bebeler!
Yanık yüreğe benzemiş, tende görünen siması kendini yaktıkça yakar
Nefes nefese yürür gibi, acı veren engebeler!
Ey mahvına ömrü boyunca şahit
Ey masmavi sudan yeşile bakan yüz
Her felakette fakrına etmiş ahit
İnsanlık aldanmış, eğrisini gördükçe düz!
Okumayana-ders almayana, dalgalar her kulaçta yine tükürür
Tarih dediğin o belgeler...
Sahilinde nöbet değiştirmiş başkaları
Ezana kulak tıkar, her asırda artan zalim delegeler!
Hastalık hastası, karıştıkça karışır simgeler!
Kızıl sultan derler, iş bilip iş tutan liderlere,
Yaptıkları sır olmuştur, kapattıkça perdeler
Kimse bilmez ya…
Denizin altında balıklar yaşar canlı
Üstünde seyreder dünyalık zanlı!
Ha toprak ha deniz, bakınca altına gizlenmiş defineler
Her an işaret eder yel, tozla, toprakla, köpükle estikçe…
Görmez de bunu, devam eder kibirle kaldığı yerden hafiyeler!
Gözlük kullanmada ısrarlı kimileri, karanlık sever
İşin gerçeğine yaparken hileler!
"Ölüm yokluk değil!" Martı çığlığında her an yankılanır
"Bunu böyle bileler!"
Gözden çıkar gözlük
Yardım eder Kur ’anı anlamaya, denizden gelen sözlük!
Deniz masmavi
Çarşaf gibi…
Melek üstü birileri
Manevi yemekleri yapmak için giyer nurdan önlük!
Kıyamet kopmuyorsa eğer
Onların suyu yüzü hürmetine…
Tuttukları yolu görsek, deriz, “Peşinden gitmeye değer!”
Saffet Kuramaz