Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri hayatımız değil mi? Biliyor muyuz
kıymetini; bilsek sigaraya alkole, fuhşa, uyuşturucuya bu kadar kaptırır mıyız
kendimizi? Neyiz biz? İnsan; Allah'ın yarattığı bir kul, kul olmanın nimetini
anlayabiliyor muyuz? Allah'a kul olmak demek, başka hiç bir canlıya boyun
eğmemek demek değil mi aynı zamanda?
Hayat ve ölüm iç içe bu dünyada, kader bizi değişik yollara sürüklüyor ve
hayatımızda bir saniye sonrasını dahi bilemiyoruz, ne kadar büyük bir hikmet-i
ilahi, sadece bulunduğumuz anı yaşıyoruz, gelecek meçhul, geçmişi ise
anılarımızda yaşatıyoruz. Eğer başımıza gelecekleri daha önceden bilecek olsak,
ne kadar korkutucu bir yaşamımız olurdu...
Dünya'nın en büyük nimetlerinden biridir ölüm. Düşünsenize, size kötülük
yapanlar, savaşlarda kadınlara tecavüz edenler, çocukları öldürenler, atom
silahları ile hem insanları hem de o coğrafyada yaşayan bütün canlıları bir
anda yok edenler, ya ölmeyecek olsalardı, ya alçakların yaptıkları yanına kâr
kalacak olsaydı, o zaman Tanrı'nın adaletinden ve varlığından şüphe edilmez
miydi? Hâlbuki onun deyimi ile''Kimseye kıl kadar haksızlık edilmez''
Dinimiz, bayrağımız, üzerinde yaşadığımız bu güzel yurt parçası da en büyük
nimetlerden biri bizler için. Rabbimizin bizim için uygun gördüğü en mükemmel
din üzerine yaşantımızı bina ediyoruz, uğruna her zaman canımızı seve seve
vereceğimiz bir vatan toprağına sahibiz. Büyük cihan imparatorlukları meydana
getirdik bugüne kadar. Bir düşünürün dediği gibi''Türkleri tarihten çıkarın
geriye fazla bir şey kalmaz''sözüne istinaden hala dünyada var olma savaşı
veriyoruz kendi coğrafyalarımız için de. Dilimiz dünyanın en güzel dillerinden
biri Hint Avrupa dillerinin Ural Altay kolundan ve bugün değişik konuşulan
lehçeleri ile birlikte dünyada en çok konuşulan beşinci dil...
Bugün için ülke olarak çok fazla refah ve bolluk içinde olmasak da, yarınların
ne getireceğini kimse bilemez. Her karanlık gecenin sabahında güneş yine doğar
içimizi ısıtmaya, oklarını beynimize ve yüreğimize göndermeye son hızla. Bir
çoğumuz bir aile sahibiyiz, eşimiz çocuklarımız, başka başka akrabalarımız var.
Sizi bilmem ama ben seviyorum Sıla-ı Rahim yapmayı, akrabalarımı arayıp sormayı
onların dertleri ile dertlenmeyi, sevinçlerine ortak olmayı...
İklim olarak dünyanın sayılı ülkelerinden biriyiz. Topraklarımız gayet verimli,
Harran Ovası, Konya Ovası, Çukurova gibi büyük tarıma elverişli ovalarımız ve
üç tarafı denizler ile çevrili bir ülkemiz var, değerlendirmemiz lazım bu potansiyeli,
israfın önüne acilen geçmeliyiz. Boşa akacak bir damla suyumuz, çöpe atılacak
bir tek ekmeğimiz, dışarıya kaptıracak bir tane bile kıymetli bilim
insanlarımız olmamalı bu saatten sonra...
Her millet kendi yaşadığı topraklar ile gurur duyar, göğsünü kabartır,
atalarını yere göğe koyamaz. Bizler tam yok olmak üzereyken tarihin çeşitli
dönemlerinde, bizi tutup da dimdik ayağa kaldıranları hiç bir zaman unutmayız,
unutamayız. Adları kimi zaman Mustafa Kemal Atatürk'tür, kimi zaman
Alparslan'dır, kimi zaman Oğuz Han'dır, kim zaman Osmangazi'dir, kimi zaman
Fatih Sultan Mehmet'tir. Gurur duyacağımız bir tarih ve onu hayata geçiren
atalarımız, her zaman bize yol göstermekte güç ve kuvvet vermektedir...
Bize armağan olarak verilmiş hayat bir nimet, ölüm başlı başına bir nimet,
bunun yanında sahip olduğumuz çocuklar ve eş, oturduğumuz ev, yediklerimiz,
içtiklerimiz, uğruna canımızı seve seve feda edeceğimiz vatanımız ve İslam
dinimiz ile doğruyu yanlışı ayırmak için bize en büyük nimet olarak verilmiş aklımız.
Allah'ım bize verdiği nimetlerin kadrini ve kıymetini bilen kullardan eylesin
hepimizi. Sevgi ve saygılarımla...