RUHUN GÜVESİ KISKANÇLIK
Hayatta ruhen ve bedenen sağlıklı olmak en büyük huzur kaynağıdır. Ailelerimiz bizleri kusurlarımızla da olsa severler ancak çevremizdeki kişiler edimlerimize bakarak bize kıymet verirler. Sevilip sayılmak, başarılı olmak emek ister. Sahtekâr, yalancı, merhametsiz, çıkarcı, kıskanç, ikiyüzlü, haset, bencil, nankör, zalim olanlar asla sevilmezler. İçyüzlerini bilemeyenler veya çıkarcılar haricinde aklı başında insanlar tarafından toplumda kabul görmezler.
Sevilip sayılmak, iyi bir aile, huzurlu bir yuva, gerçek dostlarının olması, başarı, zenginlik, kariyer sağlıklı insanları mutlu eden faktörlerdir. Bunların sırası elbette ki kişilere göre değişebilir. Kimileri maddiyatı, kimileri de maneviyatı ön planda tutarlar. Sırası ne olursa olsun kıskançların oklarından nasibini alır bütün değerlerimiz… İlk başta kendilerini gizlemeyi becerebilen kıskanç kişiler yok mudur? Elbette vardır. Başarılarımızın artmasına, ilerlememize paralel olarak çevremizde bizleri üzenlerin, kıranların içinde kıskançlar çoğalmıştır. Yükseldikçe yalnızlaşırsınız nedense….
Yavru kartal, annesine sormuş:
- Anneciğim zirvede olduğumu nasıl anlarım?
Anne kartal şöyle cevap vermiş:
- Etrafta kimse yoksa yapayalnızsan zirveye ulaşmışsındır yavrum!
Cenap Şahabettin diyor ki: “Yüksek yerlerde hem yılana hem kartala rastlanır. Biri uçarak, diğeri sürünerek yükselmiştir.” Uçarak yükselenlerin arkaları kuvvetlidir. Bazı mevkilere kendi yetenekleri ile değil de eş dost desteğiyle gelmişlerdir. Bir de sürünerek tırnaklarıyla kazıyarak yükselen, alın teri döküp gerçekten bulundukları mevkii sonuna kadar hak eden başarılı insanlar vardır. Kıskanç insanlar onları asla kabullenemezler. Sizi sevmeyenler en büyük başarınıza bile dudak bükerler ve başarılarınızı küçümsemek için mutlaka bahane ararlar. Bir fıkra ile anlatayım:
“Bir ülkede bakanın biri kendisini gazetecilere nedense hiç sevdirememiş. Ne yapsa makbule geçmiyormuş. Basın her gün kendisiyle uğraşıyormuş. Artik canına tak etmiş ve ‘Öyle bir şey yapayım ki gazeteciler mat olsun.’ diye düşünürken aklına bir fikir gelmiş. Fıkra bu ya bakanın bazı özel yetenekleri varmış. Bu yeteneklerinden birini kullanarak basın mensuplarını etkilemeye karar vermiş. Bir basın bildirisi yayınlamış : ‘Filan gün, filan saatte bakan denizin üzerinde yürüyecek.’ O gün tüm basın mensupları bildiride belirtilen yerde toplanmışlar. Bakan tam zamanında gelerek denizin üzerinde yürümeye başlamış. Herkesin gözleri fal taşı gibi açılmış. Ertesi gün tüm gazetelerdeki manşet şöyleymiş: Bakan, yüzme bilmiyor!” Bazılarına ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız.
Yükselenleri yürekten alkışlayanlar olduğu kadar paçasından tutup aşağıya çekmek isteyenler de çoktur. “Tilki, yetişemediği üzüme ‘koruk’ dermiş.” Kıskanç insanlar, başarılı olanları küçümseyince yüceldiklerini sanırlar. Oysa kendileri kıskançlıkları yüzünden tamamen köleleşmişlerdir. “Kıskançlık, bir güvenin kumaşı yemesi gibi, insanı yer bitirir.” demiş Chraysostorm… Onlar kendilerini yiyip bitiredursunlar bizler yılmadan yolumuza devam edelim.
Bir Meksika atasözü de şöyle der: “Kıskanç kişiler asla komplimanda bulunmazlar. Onlar sadece yutkunurlar.” O halde yutkunmaya devam etsinler. Bir Türk atasözüyle yazımı noktalamak istiyorum. “Güneş, balçıkla sıvanmaz.” Hepinize kıskançların gölgeleyemediği huzurlu,mutlu, sağlıklı, başarılı günler diliyorum.
NOT: Ayrıca kıskançlara bir de şarkı armağan ediyorum. “Hadi hadi hadi!”
Harika Ufuk
Adana
28.10.2017
Saat: 11.44