Ne yana dönsem şiddet, şiddet… Eşi tarafından kadına, öğretmen tarafından öğrencisine, süper güçler tarafından zavallı halklara, sömürenden sömürülene, eline silah alandan masumlara… Her yerde kan, her yerde korku, her yerde panik! Artık açlığın yönü değişti, gelişmiş ülkelerin her yerinde de açlık var! Doymuyor sömürenin gözü, sonrada diyoruz ki hırsız çalıyor… En büyük hırsızlığı sömüren, sözüm ona adalet dağıttığını iddia eden süper güçler yapıyor.


İnsanlar hem maddi hem de manevi baskı altında ve şiddet görüyorlar. Çocuğunuz bile damarına dokunsanız avazı çıktığı kadar bağırıyor, yalvarsanız bir bardak su getirmiyor, hasta olsanız niçin hastasınız diye merak bile etmiyor. Çocuklarımızda bize şiddet uygulayarak, tablet oynuyor, sanal dünya içinde saatlerce vakit geçiriyor, derslerine de çalışmıyor, bir misafir gelse ona hoş geldin bile demiyor, bizlerle misafirliğe gelmiyor. Gel desek, bas bas bağırıyor ayak diriyor. 


Sonra çocuklarımız büyüyor, evleniyor ve toplumun bir bireyi oluyor. İş yerinde canını azıcık bir şey sıksa kavgaya hazır, tartışıyor. Eşi istediğini yapmasa tartışıyor. Hadi azıcık sıkıştı mı boşanıyor, boşanıp da eşi başkasıyla birlikte oldu mu, benden başkasına yar olamazsın diyor. Eşi dinlemezse, ilk önce şiddet, daha ilerisi ölümle sonuçlanıyor paylaşım.


Bu ne kadar bencilce değil mi? Hep benim dediğim olacak, olmazsa diye bir şey tanımıyorum cinsinden zalim rolünde bir nesil türedi. 


Her yerde araba, her yerde lüks evler, yurt içi- yurt dışı her yere gitmeler, yemediğin çöpe gitsin cinsinden israf dolu zihniyetler, kısacası kişinin zenginliğini harcayacağı yer kalmadı. Her şeyi alıyor, yiyor ve içiyoruz! Çocukluğumda ki zengin ülke hayallerim gerçek oldu. Çok güzel değil mi? Büyüme hızı % 7 ler gibi hayli iyi rakamlara çıktı.  Ama kaybettiğimiz çok önemli bir şey var, “Ahlaki Çöküntü!”


İnsanlar dindar, inançları var, cumalar camiler tıka basa doluyor, kandiller hatırlanıyor, insanı yaşatmak için organ bağışı bile yapılıyor. Sigara ve içkiye karşı tüm hızıyla mücadele yapılıyor da… Bunlar ne güzel oysa!


Son iki senedir fark ettim ki, Ramazan da teravi namazlarında camilerde çok az cemaat var. sebep ne olursa olsun oruç tutmayan sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bazı kanallarda işte bir ezan okunsun denilen Ramazana ayrılan süre! Davulcular bile ihale ile mahalleleri satın alıyorlar. Davul çalsa ne olur çalmasa diyor birisi. Ben saatimi kuruyorum ve sahura kalkıyorum. Yani eskiden Ramazanlarda olan ruh kalmadı. Açlığı razı olmayan bir nesil, din adına hastalık icat ediyor, oruç tutmuyor, Artık aleni de yiyor içiyor utanmıyor da… Artık günah kavramı, ahirete iman kavramı yerinden oynadı. İnanılmıyor! Herkes adaletini kendine göre alıyor bu yüzden. Şiddet uyguluyor, niye yaşayayım diyor kendi canına kıyıyor.


Çocuklar geleceği göremiyor. Kazanmalısın diyorsun, o da, sen kazandın ne oldu, yahut senin kazandığını yer içerim diyor. Elinde sanal dünya, dört duvar arasında-bir nevi kabrinde ölü gibi büyüyor. 


Çocuk tarihini bilmeli, nerden nereye ona yaşama sırası gelmiş bu şuur verilmeli. Bu şuurun içinde, adalet, gelenek, din de harbiden yaşanılır olarak sunulmalı. Silikon vadisini üreten teknoloji dahileri, çocuklarına on beş yaşına kadar, bilgisayar, tablet ve internet kullanımını yasaklamışlar. Mesala kilim dokutturuyorlar, öyle bir kilim dokumaya başlıyor ki çocuklar, dokurken şekle bakmak yerine kendi belleğinde hızla şekiller üretir hale geliyor. Kendi ürettiği kilimleri dokuyorlar, beyinlerini ve akıllarını öldürmeden büyüyorlar. Biz ne yapıyoruz, çocuk daha bebekken cep telefonunu eline veriyoruz, çıkan dişinin kaşıntısını gideriyor ve bu teknolojiye bebekken alışıyor. Hatta öyle mutlu oluyoruz ki, bizim bilmediğimizi, teknolojik ürünlere yüklenen oyunları bildiğini gördüğümüzde! Her ürünün her detayını bildiğiyle gurur duyuyoruz, bizim çocuk çok akıllı ya! gülünecek halimize gülüyoruz. Elin ecnebi çocuğu tasarım üretirken, biz hazırını tüketiyoruz! Onun ürettiğini bildiğimizden dolayı gurur duyuyoruz.


Her yerde nasıl olmasın şiddet ki… Hazıra dağ dayanmıyor, ruhunu öldürmüş insan başkalarını öldürecek robot haline geliyor. Öldürmekten adeta haz alıyor. Robot insan, çalışmanın kıymetini, ahireti nereden bilecek, inanmayı ve iman sahibi olmayı nereden bilecek ki… Oyunlarda ve eğitiminde öğrendiği şiddeti, bulunduğu daire içinde tesis edecek, böylece mevcut geliştirilmiş zekasını iyi kullanacak!


Rahata alıştık ve tembelliğe de! Kim rahatımızı bozarsa şiddet hemen başlayacaktır. Her yanımız bu robot insanlar sarmadan önlemini almalıyız. Şiddete hayır demeliyiz ama bu elimize aldığımız pankartlarla değil, çocuğun eğitimine vereceğimiz dikkat ile… Şiddet yerine sevginin ve aşkın her kapıyı açacağı ilahi bir kaynağın sayfalarını açmalıyız, Kur’anla. Dini büyünün, mucizelerin ve kerametlerin sembolleri ile değil, sevginin ve aşkın kaynağı olarak anlatmalıyız, anlatırken de bizde yaşamalıyız! Aldığı eğitim kadar bir zamanı, dini eğitimine kaydırmalıyız. Çocuğa bel altını değil, ilmi öğretmeliyiz. Şiddet o zaman bitecek, ahirete iman eden nesiller her yeri dolduracak, haya edecekler ki, her yerde Allah var ve bizi görüyor! Ahirete iman edecekler. Şiddet, Allah’ın ilham verdiği aşkla dolu kalpte, yok olacak!


Şiddete hayır demiyecek bir toplum düşlüyorum artık…


Saffet Kuramaz           

( Neden Çevremizde Şiddet Bu Kadar Arttı başlıklı yazı safdeha tarafından 28.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu