Hüzünlerimin çil yavrusu gibi gezindiği
koyu çayımın deminde tüten
sitem yumağından oldun ya
mazinin kuytularından beni çıkartabilir misin desem
kaç yıl ederdim acaba?
merak da ettim bak, sahi ederim neydi ki benim?
işte, şuracığa çöküp
bir dörtlük yazmak isterdim derken!
Zaman, o zaman deyip
aniden, yüreğine ithaf diyerekten
haydi bakalım, sana gelsin
şiirimin son kıtası olman niyetine
en düz şekliyle
hem de çizgisinden bir gıdım saptırmadan!
İpin ucundan çekmeye göreydim
vah ki ne vah
bin pişman oldu parmaklarım
her kıta gizeminde kızıl kurdeşen
sevdamın yüzü kırmızımsı, koyu şaraba yakın
feryadım ise, şahsıma münhasır serçe sekişi
kıvrak döngüsünde alı al, moru mor rengim
sanki
raksın tef ritminde ayakları
birbirine dolaşan sigoyna misali
artık, iki mizan arası
çingene ruhumun sarhoşluğunda değildir bu gönlüm!
Son kıta dedim demesine
heyhat
kırık cümlelerim ardı ardına
tökezlemeyip, döküldü dudaklarımdan
yelinde savruldu, bıçak sırtı
acıklı şarkılar damıtılmış
tuzundan buruk tad alan dilimde kekremsi
meğerse, ne çok eksiğim varmış
umutları muallakta asılı uzun, hazmında dona kalan!
Hani denir ya, çek babam çek
her bir sağış yumağın istem dışı dil çözümüdür diye!
haklılık payı ne denli büyük değil mi?
Ne geçen zamanı dizginleyebilmiş
ne de kusursuz diye nitelendirdiğin o anların
kesinlikle bana hissettiremediğin vuslat sığınağından
sen akışına sarhoş bacağı gibi yön verebilmiştim!
Sitemlerimin yumağı çözülmek şöyle dursun
körkütüktü meyinden alan
kadehin yudumundan içmeden, ben ki dününden ayyaş!
Demem o ki
şuracığa çöküp son kıta diye yazdığım
kusursuz olarak telakki ettiğin
tabiri caizse ateş suyunun sayesindeydi
beni arayışlarını tabiiki boşa çıkaracaktım!
Çünkü;
ikimiz arasındaki o sebebi muamma
uçuk kaçık meftun sarhoşluğun akıyorken
ne mümkündü, beraberliğimiz
seni sevdiğim halde kavşağından dönemedim
aslında, bana
benim istediğim tarz geri dönmeni
sana mecnun bakışları ile hissettirmiştim ya
lakin anlamamazlığa pupa yelken açmıştın
insan kendi mutluluğunu nasıl tuzruhuna yatırırdı ki?
velhasıl şişede ki beyaz tenli şerkeş
benden daha ağır basmış ve seni zivanadan çıkartmıştı!
Beni bir kalemde geç dediysem bu denli miydi
deymedi mirim, es geçmelerine
içip sızmalarına, bana çektirdiklerine
harfleri birbirine çarpıştırıp şiiri sarhoş etmeye
üstüne üstlük kendini şaşırıp kaybedişlerine!
Kim bilir nerelerdesin
öldün mü, kaldın mı veya kiminle?
belki de uzun bir söğüt ağacının altındasın!
şiiri okuduğunda, gel demiyorum, sakın yanlış anlama
ta, o zamanlardan kalandın
dağınık noksanımdın, ilk göz ağrım, gönül üzre sancımdın
şimdi, sana sevgilim demeye dilim nasıl varsın?
Şiiri sahiplen elbette senindir
ama zahmet edip, yerinden zerre miskal kıpırdama lütfen!