Online Üye
Online Ziyaretçi
Klavyenin tuşlarına gitti ellerim. Sanki bıçağı elime almış Allah için kurbanı keseceğim bir an… Sanki, dağlarda karı seyrederken, çığın geldiğine tanık ve insanların kar yığını içinde kayboluşunu seyrediyorum… Sanki, Afrin’de askerim, bastığım çamur, elbiseme bulaştıkça, o bulaşan çamur kiriyle topraktan bir parça oluşuma aldırmıyorum… Önümde bir gelecek vizyonu olsaydı, hangisi gerçek olacak bilinmezliği içinde!
Gelecek, benim tanımadığım, öğrenmediğim, sürekli değişen bir parça… Güç artık, ne silah, ne bilek gücü, ne de dağlara sığınmış eşkiyanın marifeti; güç, bilgisayara, makinaya yüklenmiş veri… O verinin yayılan frekansı ile, insanların düşünmesi engellenebilir, ona istediğiniz şekilde yön verebilir, istediğiniz kölelik sistemini kurabilirsiniz… Hani bunu robotlar yapacaktı demeyin, bir ileri aşama bizzat insandır. Buraya doğru gidiyor düzen… Biz silah sanayinde ileri gidiyoruz derken, insanlar bu verilerle yeni ve geri dönüşü olmayan silahları üretiyorlar. Biz Afrin’de tünelleri konuşurken, burayı ele geçirmeye insan gücüyle müdahale ederken, İnsanı insanlıktan çıkaracak, onu bir nevi yaşayan robot haline dönüştürecek bu varsayım için düğmeye basılıyor belki de…
Klavyenin tuşlarına basarken, o veriyi bilgisayarın sanal hafızası yoluyla benim anlayacağım şekilde ekrana getirirken; yeni yapılacak klavye ile, içinde saklı frekanslarla, her bastığımız harfin bir nevi bizi değiştirecek gizli bir amacın eseri ve sonucunda esaretin olacağını şu an düşünürken bile ürperiyorum.
Bunları düşünürken, insanın amelinin nasıl olacağını da düşünüyorum. Beyni ele geçirilmiş, istediğini gibi özgür iradesi ile karar veremeyen insanın, Allah katında sorgusu olabilir mi, “Hayır!” bir deli gibi yaşar herhalde bu insan… Yaşlanmış da bunamış, ne dediğinin ne yaptığının farkında olmayan biri gibi…
Bir nevi Nemrut ve firavun gibilerin ortaya çıkacağı düzene, kim dur demelidir. Allah böylesi bir düzene izin verir mi, “Hayır!” öyleyse bu gidişe dur diyecek, bu veri savaşını kazanacak, bir Müslüman kimliği ve ona müdahale edecek dehası olmalıdır. Sınırlarımıza kalın duvarlar inşa etmek gibi, elektrikli tellere benzer, bu tür veriyi çözücü ağı tesis edilmelidir. Bu veri savaşı internet yoluyla zaten var ve savaşılıyor. Ancak, bu havaya yayılacak hale gelirse, tıpkı kimyasal silahlar gibi, toplu ölümlere sebep olabilir, geri dönüşü olmayan hastalıları ortaya çıkarabilir.
Bazı bilim kurgu filimlerde yarı hayvan yarı insan canlıların varlığı işlenirken, düşünmeden edemiyorum, acaba bu tür canlılar yumurtalara şırınga edilerek doğuyor ve yeni canlı türleri mi araştırılıyor. Bir bilinmeyen ve bilim adına arayışlara yönelen cani insanlar yok değil, maalesef… Biz, ezber gibi yaşarken, kimileri boş durmuyor, düşman uyumuyor. Biz zenginliği ve refahı ararken, bu tür düşüncede ki insanlar, bizim zaaflarımızı çözmeye ve ona göre veriler ve düşmanca yöntemleri ele geçirmeye çabalıyor. Bir Müslüman olarak, çalışmıyoruz. Yaşamı, yeme, içme, uyuma ve lüks yaşam üzerine kurguluyoruz. Bir Müslüman için bu dünya eğer mutluluk ve cennet hayali ise, vaz geçin bu düşünceden. Eğer bu dünya cennet olsaydı, Allah cennet vaat eder miydi, öldükten sonra? Eğer hayatımız da mutluluk çoksa amelimizi kontrol edelim, çünkü, Kur’ana göre yaşamak, çok meşakkatli ve acı doludur.
Maalesef günümüzde, enerji bile güç değil, her ne kadar enerji savaşları yapılıyor olsa da… Bu sadece görünen ve dillenen boyutu işin. Arka planda, geleceği inşaa eden çalışmalar yapılıyor. Haçlı seferleri dur durak bilmeden devam ediyor, gizliden gizliye… İster kabul edin ister etmeyin, gelecek din savaşlarına gebedir. Bunun için şu günden itibaren, güç olacak en son teknolojiyi ve onun bilinmezliğini ilk önce biz keşfedelim. Araştırma ve geliştirmeye çokça önem verelim. Sayısal teknolojiyi ve onun olamazsa olması verinin, sırlı dünyasını Müslüman olarak öncelikle biz keşfetmeye gayret edelim.
Veri dünyasının zararlarını düşünmek bile istemiyorum. Gelecek bu tür veri savaşlarıyla, Orta çağın kanlı dünyasından daha beter ve dehşetli görünüyor. Allah sonumuzu hayır etsin inşallah…
Saffet Kuramaz