Dünyaya gözlerini açmış minik bir yavru bu, insan yavrusu...
Acıkınca ağlamaktan ve uyumaktan başka derdi, tasası olmayan bir bebek.
Verirsek sütünü içecek, emecek annesini. Alt bakımını yaparsak mışıl mışıl uyuyacak...
Dünyadan habersiz, hayatı algılamaktan uzak ve yaşamı için büyüklerine mecbur bir zavallı aslında...
Tanısaydı dünyayı, algılayabilseydi yaşamı gelir miydi aramıza?
Büyüklerinin kirlettiği dünyaya neden gelsinler di?
Menfaat çarkı içinde öğütülmeyi göze alabilirler miydi?
Çocuklara yapılan kıyım ve tecavüzleri görebilselerdi dünyaya gelmek için yine de ısrar ederler miydi?
Çocuklarımızı,
Ve onların çocuklarının yarınlarını düşündükçe içim titriyor, ürperiyorum açıkçası...
Bugün arabalarıyla, bebekleriyle oynayan mutlu görünen çocuklarımız, torunlarımız...
Göz bebeklerine baktığımız, saçının teline kıyamadığımız sevgili küçüklerimiz...
Tertemiz masumlarımız,
Sizlere nasıl bir dünya, nasıl bir ülke bırakıyoruz?
Dilerim sizler, fitne ve fesatlıklarla, yalanla-dolanla ve ali cengiz oyunları cambazlıklarla tanışmazsınız.
Torunları olan bir kişi olarak (şu an) akan gözyaşlarım duyarlılığımın şahidi...
Siz küçükler büyüyünce, ilerde biz büyükleri muhtemeldir ki, lanetle anacaksınız,
Çünkü bu günlerden çok daha kötü günlerde yaşam savaşları vereceksiniz,
Mücadeleli yaşam yoluna çıkmakta olan sevgili küçükler,
Gazanız mübarek ola...
Selam ve sevgilerle,
Yurdagül Alkan.