“Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. «Evet!» derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın Lâneti Zalimlerin Üzerine Olsun! Diye bağırır!” Araf 44
O zalim kimdir?... Kendine göre zalimin tanımını yap lütfen, mesela... Adam faizle ev alıyor, ev alan sayısı arttıkça fiyatlarda yükseliyor... Evi yapan kişi, banka kazandıkça kazanıyor. Bu durumda fakirin ev alması da hayal oluyor. Hani günah bir yana, faiz alıp Allah ile savaşmak(“Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin”, “Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” Bakara, 278, 279) bir yana, fakire faizde vermiyorlar... Başka bir örnek, ekmeği fazla alıyorsun evde yemediğin için küfleniyor, çöpe atıyorsun… Oysa o ekmeği yemeye muhtaç o kadar çok aç canlı var ki… (Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının güzel ve temiz giyinin. Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez!” Araf 31) Bu görünen en küçük örnekler… Hani derin düşündüğümüzde zalim kim değil ki sonucuna varıyorum. Hadi bu ayeti gönül rahatlığı ile yeniden okuyalım. Gönlü rahat olan var mı?
Zalim’i desteklemek, onun ardından gitmek de, Zalim ile eşdeğerdir. Nitekim
“Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti, delili getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine bile uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva, istek ve tutkularına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.” Bakara,145
Ayetiyle bu Allah tarafından bize bildirilmiştir. Ben yapmadım ama yalnızca destek oldum demek bile, Allah korusun, insanı zalim eder.
“Biz her çağın Müslümanına şöyle diyoruz, de ki: Mutlak varlık olan Allah tektir. Kendisine her şeyin muhtaç olduğu Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan mutlak bir varlıktır. O, ne doğurdu, ne de doğuruldu. Vasıflarına hiçbir ortağı da yoktur.” İhlas süresi.
Haydi, hepimiz hangi Allah’a inanıyoruz tanımını yapalım. Bu tanımda geçen Allah, ihlas süresindeki Allah’a benziyor mu? Kişi Allah’a dua edecekken hemen gözlerini gökyüzüne doğru yöneltiyor. Sanki Allah sadece gökyüzündeymiş zannediyor. Allah sadece gökyüzünde bulunmuyor, Allah mekândan münezzehtir. Yani her yerdedir. Adam kötü bir şey söylüyor, “Şeytan kulağına!” diyor. Zaten buna vesile olan şeytan. Ne vurup duruyorsun bir yerlere, elini acıtıyorsun boş yere. Kötü bir şey duyduğunda, hemen bismillah de, sana vesvese veren şeytan yanından defolup gitsin. Sonra’da Allah’a sığın dua ile… Ezan okunuyor, Allah seni yanına çağırıyor… O çağırış sana sevgili gelmiyor. Uğraştığın her ne işse o daha sevgili geliyor. Yani Allah’a değil, o işe yöneliyorsun. Kime yönelmişsen, kimden medet ummuşsan, yardım beklemişsen, Rabbin o oluyor… Bunlar birkaç örnekti… Söyleyin eğer sizin Allah bildiğiniz ihlas süresinde ki Allah’a benziyor mu, eğer İhlas süresindeki Allah’tan korkmuyorsanız, siz çoktan şirk batağına girmişsiniz demektir. Şirk koşmak ise, “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını-şirki, bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan-şirk koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.” Nisa, 116, ayetinde açıkça belirtildiği üzere, şirk koşmak, Allah’ın affetmeyeceği büyük günahlardandır.
Allah bizi şirkten de, zalim olmaktan da korusun inşallah… Âmin!
Saffet Kuramaz