Kolektif miras olan kolektif bencillik; kolektif çevrim; kolektif bilinç; kolektifi tüzel oluş; kolektif çekimli eksen; kolektif üretim; kolektif güç ve kolektif sahiplikle birlikte kullanımdı. Kolektif mirasla donanma işi, ittifaklardan ve totem dönemden önce yoktu. Bu nedenle, kolektif ilikten önce; kolektif bilinç ve de kolektif yeteneklerle donanmış olan bir tek kişi de, yoktu. Bu yüzden de kolektif ilikten önce kendisini El iradeli takdim eden kişiden de, eser yoktu.

El, kendi üzerine takil ve tekildi. El kolektif yeteneklerle tahkim edilen mana düşüncesiydi. Kolektif yetenek ve kolektif güçten tasımla ortaya konan bu kişisi güç; kolektife ait olanlar üzerinde mutlak sahiplikti. El kolektif güç ve kolektif sahipliği kendi gücü ve kendi sahipliği gibi konuşuyordu. El kolektif gücü ve kolektif sahipliği kendisi gibi özel mülk sahipliğinin kendisi gibi konuşuyordu.

Kolektif oluşun inşaca mutlak oluş algısı, ters bir alt üst oluş içinde bu güç El’in mutlak iradesi olmasıydı. Bu güç, tüzel oluş yerine kişi üzerinde kolektifin, kolektifle mutlak takdiriydi. Kolektif, üretendi. Kolektif, kolektif emek gücüydü. Kolektif, kolektif miraslı bilgiydi. Kolektif, kolektif bilinçti. El, kolektif nesnel ite içinde yansıyan mutlak oluştan tasım olmuş kuruntulu kişidir. El mantıklı öznel neden ile kolektif oluş bu yanılsama kuruntu karşısında yerini ve rolünde sanal bir değişme olmuştu.

Yani işleyiş, çevrim olan gerçeklik, kolektif güçtü. Ama onu izah eden öznel mantık objektif olana kişi sahipliği olan El iradesi demekle yanılsama ve yanılsamayı (illüzyon) ortaya koyuyordu.  El’in (kişi nefsinin) var olan, gerçek olan kolektif gücü; El gücü sanması; bir telkindir. Bir yanılsamadır. Bir büyü ve büyüleniştir. Ve bir illüzyon ile bir sübjektif algıya dönüşmüştür.  Böylece yanılsatılan halüsinasyonla değişen rol ve kolektif ilik anlayışı adeta faso fiso kerteli bir duruma göçtürülmüştür.  

180 km bir hızla yol kat etmenizdeki gerçek olan durum; siz arabanın içinde olup, araba hızıyla yol alıyor olmanızdı. Siz yol almıyordunuz araba yol alıyordu. Siz de arabaya bağıntılı gerçek durumla oluşun içindeydiniz. Ama araba içindeki siz, kendinizin yol aldığını düşünmekle kendinizi araba yerine koymakla ve araba bağıntısı olduğu sürece, süreç; yine nesnel oluşa göre işliyordu. Ama işleyiş, sizin mantığınızda illüzyon edilmekle birlikte siz; işleyeni illüze eden mantığa göre işleyiş oluş sayıyordunuz.  Bu kişisel nefsin, gerçeği halüsinasyonla (var sanıyla), tasımlamasıdır. Tavuk gerçekti ama tavuğu canavar sanmanız gerçek değildi.

Evet, araba inşasına katkı vermiştiniz ama araba siz değildi. Salt sizin emek gücünüz de değildi. Arabayla bağıntınız araba içine sokulan kolektif emek gücünüz kadardı. Kolektif ilişki ve kolektif güç, gerçekti ama kolektif olanı, El (kişi nefisinin) sahipliği olan irade sanmanız yanılsatmaydı.

El ile artık kendi emek gücüne değil; kolektif güç üzerindeki kişisi vehimli mücehhez olunan sahiplik ile El her şeydi. Sahiplik, takdirdi. Yönetmeydi. Otoriteydi. İstediğini söylemekti vs. Ama kolektifti. Arabanın volan kayışını siz yapıyordunuz ama araba volan kayışı olmamakla sizin sahipliğiniz değildi. Kaldı ki volan kayışı öncesi hammadde süreçler de volan kayışını üreten siz değildiniz.

Volan kayışının imalinden öncesi süreçler ve volan kayışını imal eden teknik teknoloji  olan süreçle volan kayışını entegre eden araba süreci tümden kolektif bilgi birikimle, kolektif miras olmakla; hiç te sizin değildi. Bu çevrim içinde siz ancak; volan kayışının, mevcut üretim ilişkili; üretim hareketi içindeki volan kayışı imalatına kattığınız kişisi kas ve beyin gücünüz olan emek gücünün harcanması kadar bir kişisi sahipliktiniz. El ile bu sahiplik üreterek, çalışarak, bilgiyle vs. sahipliğiniz olmuyordu. Rızk takdiri ileydi.

Pekiyi de, vehimli bir El mantığı içinde kolektifin olana nasıl sahip olacaktınız? El’in; El Mülkül Malik olan sahipliği ile sahip olacaktınız. EL’in bu sahipliği mutlak takdirdi. Yani El’in sahipliği El’in dilemesi olmakla El bu dileme iradesini sizden yana kullanmasıyla El’in olanın sahibi siz olacaktınız. Hülle ve illüzyon bu kadardı. Hüllece El’in takdirle olma mantığı şöyledir. Takdir edicinin takdir etmesi için kolektifin olan her şey; iman uzlaşması içinde önce takdir edici El’in üzerine transfer edilir. 

Böylece hüllece El, hülle üzerindeki transferle kazandığı bir “sahiplik alanlı devinme” içine oturur. İçine oturulan sahiplik alanı sizin takdirle dağıtmanız için size irade olmuştur. Eğer dağıtma yapmayacaksanız sizi tekil sahipliğin alanı içine oturtmazlar. Siz, hüllece sahiplikle elinizin altında dağıtmaya hazır olan bir güce sahiptiniz. Siz sahipli alan devinmesi içinde olma gücünüz sayesinde her şeyi yönetecektiniz.

Alan devinmeli sahipliğe de “kendi kendisinin sebebi olan mutlaklık” diyecektiniz. Adına mutlak denen sizin zorunlu gereksinmelerinizdi. Zorunlu gereksinmeler nedenle, sizin kolektifle üreten bir sahipliğiniz vardı. Kolektif sahipliğe karşı kendi nefsine uyan kişi olarak hüllece sizler; nefsinize uymanın ilkelerini diğer kişilerin iman ve itaati üzerinde bir baskı kurmanın anlamını oluşacaktınız. 

Kendinizi de sahipliğin baskın gücü yapacaktınız. Baskın gücü inşa edecek mana anlamasını da ahit sözleşmesi ya da iman sözleşmesi yapacaktınız. Artık bilgi yerine, anlama yerine, süreci tarihi olayları ile öğrenme yerine; imanınız vardı. İman nesnel olan bilgi yerine geçmekle yanılsatmanın ve bilgisizliğin, sömürülmenin ahdiydi.  

Siz El inanlısı olarak sahipliğinizin bilincini kayıp etseniz de, sahipliğin kaybı olan yerde eski sahipliğinizin bıraktığı iz devinmesi içindeki bilinç imge, kişideki çekimin baskı ve basınç gücünü; itaat edici duyuş ve öznel anlamalar olmasıyla kişi kendi imanını hissedecekti.

İnsanın kolektif olanaklar içinde edindiği kolektif soyutlama gücü yanında kolektif soyutlama olanın kişisi soyutlama olana eğimi karşısında kişi kolektif nefsine karşı kişisel niyetlerini de ortaya çıkarmıştı.  Sizin kişisi nefsani oluşa uyanan niyetiniz; sizin vaadine kapılma seslendirmeniz olan El’e imge sözleşme ahdiniz olan taat ve itaatinizi ortaya koyacaktı.  Bu teslimiyettir. İçinde olunan durum koşullarına göre başta gizli ajandalı eğriliği gözetmenizdir. 

Artık bu güç kazanımı içinde olan El’in ağzından çıkanlar size taat (uyma-yaklaşma) ibadet (taat edileni uysal oluşla övme) ve masiyet ti (övülmeyenden kaçınma uzaklaşmaydı) . Bunların üçü de hem El için hem de El ile iman ahdi yapanlar için nefsani bir niyetti. Üçü de kullanış durumunuza göre sizi aynı yer olan sömürü ve sömürülmeye çıkarırlar. Bunda şaşacak (taaccüp edecek) bir şey yoktu. Çünkü El sizin ihtiyacınız olanların sahibiydi. Siz ihtiyacınıza eğimliydiniz. İhtiyacınızın sahibi olan El de ihtiyacınızın şiddetine göre sizlere çekimliydi. Bu çekilimle siz El’e taat, itaat, ibadet içindeydiniz. El sizlerin ihtiyacı olan malın mülkün sahibi olması nedenle, sizlerin de ona bu çekicilerle yakınlaşma (kurbet) ihtiyacınız vardı.

Artık El’e kaptırdığınız üretimler olan sizin ihtiyaçlarınız sizi, El’e yakınlaştırır. Bu “kurbet” olan; ekseni çevrimli bir illüzyondu. El bu gözbağı ile sahibi olmadığının sahibiydi. Sahibi olmadıklarıyla; kolektife ait olan sahiplikle; taat, itaat, ibadet ve kurbet kazanıyordu. El ibadet; taat, itaat ve kurbetti. Kurbet te; taat, itaat ve ibadetti vs. El köleci düzenin inşası için ve kölelik düzenli öğretinin ihsası için vardı.

Köleci sistem çelişkileriyle azap olmuştu. Zamana göre değişen şartlarda El’e göre olan mantıkla yenden ve yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Köle azat etmenin, sadaka vs. vermenin taat veya kurbet, ya da itaat ya da kefaret ibadeti olması; sonradan yeniden düzenlenme niyetine (amacına) göre düzenlenmiş olmanın El’e göre uydurma bir pansuman tedavisidirler.

Bu taat ile köle azat etmeye iyi bir şey deseniz de bu mantık daha baştan peşinen köleci sömürüyü kabul etmeniz demektir. Kölelik olmasa azat edilecek köleyi nerde bulacaktınız? Ve azat etmeyi nasıl söyleyecektiniz?  Madem taat ile köleci oluşa karşıydınız, neden hem köle sahibi olmayı söyleyip te hem de azat ediyordunuz? İzahı var mı? Bu şeytanlığı melek göstermektir.

Bu kendi mantığı içinde çaresizce tam bir sıkışmışlıktır. Tescil transferi yaptığınız sahipliğiniz ile yoksulluklara sadakayı, köle azat etmeyi vs. El’i anarak yapmanız da yanlışı doğru kılmaz. Kolektif oluşa göre sadaka, zekât verdirme iş meşruiyetsizliği, zaten El’in ecel teri döktüğü bir meşru olma mantığıdır.

El mutlak bir tek kişi ve tek kişi sahipliği monarşisidir. Hiç bir meşruiyeti olmayan durumla El’in tüm sahiplik yetkilerinin mutlak kabul edilmesi, El’in mutlak oluşudur. İçinde kolektif güçle kolektif sahipliği olmayan mutlaklık yasası aslında butlan (aslı olmayan, geçersiz) yasadır.  Yasa olguların gelişmesini sağlayan zorunlu ve neden sel iç ve dış ilişkinler bağıntısıdır. Mutlak oluşun El'de toplanması; bu ilk El'ce ve tek El’i süreç mutlak monarşidir. Mutlak monarşi kendi başına var olma muktedirliği ile başkasına ihtiyacı olmamanın mutlak tek sahiplik yönetimiydi.

Mutlak monarşi zamanla elbette değişecekti. Mutlak monarşi, mutlakça oluş yolunda yerleşik deneyleri edindikçe sürdü. Kendi koşullarına göre değişen deneysel oluşlar özel mülkiyet sahipliğinin sürdürülmesini inşa etti. Bunlar ideoloji ile El’in kendi sözlü (ahdi) hukukunu ve yazılı hukukunu oluştu.

Böylece köleci sahipliğin de kendi iradesi dışında, yasal ve zorunlu gerçeklikleri vardı. El mantığı da yerine geçmekle neden gibi davrandığı nesnel oluş gibi zaman göre değişti. Zamana göre yeniden ve yeniden düzenlenişlerle yapılandı. Böylece mutlak olan, kendi dışındaki bu zorunlu oluşu; kabul etti! El için mutlak butlan olandı.

( Müruru Zaman 12 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 23.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.