Genel olan alan etkisi ile özel olan alan etkisini ya da genel olanla, göreceli olanı ayırmak; farkına varmak gerekir. Özel olanlar da görece bir seçicilik ve seleksiyondurlar. Havanın soğukluğu, yer çekimi gibi alan etkisi çevredeki her şey üzerine bir baskı basınç olmakla “genel bir alan etkisidir”.


Çevrenin genel benzerliği içinde benzemez iliklerin de bir baskı ve basıncı vardı. Ya da çevrenin genel benzemez ilik içinde benzerlikler vardı. Bu benzerlikler çekimiydi. Ya da benzerlikler içinde benzemez olanların itmesiydi. Kısaca alan etkisi çevredeki olgu, olay, süreç ve her bir var oluşlara farklı farklı etki ve yansıma olmakla bir benzerlik seçilimi de ortaya koyuyordu.


Bu seçilim nedenle benzerlikler çekme birikme ve kümelenmeydi. İtme, ayrılma ve seçilmeydiler. Kısaca benzemezler arasındaki benzerlikler, ‘aitlikti’. Aitlik duygusuydu. Sosyal oluşun birinci adımıdır. Ben nerden geliyorum? ben neyim? Ben neye aitim? demenin groteski anlaması böylece benci aitlik duygusu ve aitlik dayanışmasıydı. Aitlik duygusu bir yapı inşa biçimi değildir. 


Yani aitlik duygusu olan bilinç kümelenmeydi. Kümelenme duygulu süreç kendi alanını gerektiği gibi inşacı durumu ile parçalı sürekli edemiyordu. Ama aitlik kümelenmesi sürü üzerinde totem aitliğin ortaya konuşunu hazır eden, hazır bir durumsaldı. Yapıcı ve inşacı olan durum, aitlik duygusu üzerine, aitlikten fazla olan ve fakat bir alan içinde aitliği de gözeten organize olacaktık (şeydi).


Şu hâlde aitlik seçilimi olan durum benzemezler itilmesi de olmakla; benzerlerin güvenlik sağlama ve birlikte zaman geçirme çekimi içinde olmalarıyla, benzer etkiye benzer tepkiyi büyütebilmeleri neden ile görece özel bir alan etkisiydi. Aslında benzerler de birbirini iterler. Tıpkı artı değerli durumun artı değerli durumu, eksi değerli hâlin de eksi değerli durumu, itmesi gibidir. Üç sorunsallıydı.


Yani aynı benzerlikle hem zıttı olmayanın birbirine dönüşüp belirememesi gibi sorunla baş başaydı. Hem de farkına varılan küme olucu birikme içinde aynı benzerliğin birbirini itmesiyleydi. Benzerlikteki zıtların birbirini çekmesiyle eşleşiyordu. 


Benzerler arasındaki zıtlıkla, ağaçta meyveye uzanırken uzun boylu olmak, tehlike anında ya da bir gözetleme anında gizlenen kısa boylu olmakla eşleşen bir çekim ve seçimdi. Benzerler arasındaki her cambazlığınız birbirini itiyorsa; benzerin  benzemez ligiyle  cinsel oluşunuz birbirini çeken eşleşmeydi.


Böylece var olanların benzemez olanlarına göre ve benzer olanların da benzemez ligiyle ( karakter, huy, akıllı oluş, aptal oluş, güzel çirkin oluş, hızlı koşma, iyi duyma gibi) dışta ve içte pek çok ortak paylaşımları, ortak özellik yöntemiyle benzer etkilenme yolu ile benzer ortak tepki verme birleşmeli olmalarının çekim kolaylıkları ve empatileri olmakla benzerlerin “birbirini iten gücü aşan” bir zıt çekim kuvveti vardı. 


Bu durum birbirini iten atom çekirdek kuvvetlerini bir arada tutan yasa kuvvetin; sosyal oluş gibi bir durumla, atom çekirdeği oluşun kendisini başka bir boyut ve başka bir düzlemde başka bir enerji düzenli olan bir özelliğin içinde beliren girişmesi olmakla bu; sosyal oluşla ortaya konan “benzerliğin benzeşmezliğiydi”. 


Ya da şöyle söyleyelim. Atom çekirdeğini bir arada tutan yasa; aitlik duygusu taşıyan yapı izolasyonlar içinde olmasaydı; benzer yasanın benzer belirimi, sosyal oluş gibi başka enerji düzenleri içinde de olamazdı. 


Yani atom çekirdeği içinde birbirini iten proton hareketine rağmen atom çekirdeğini bir arada tutan yasa; aitlik duygusu taşıyan yapılar içinde benzerlerin birbirini itmesi olmaktadır. Atom çekirdeği yapısı içindeki benzerlerin birbirini iter oluş durumu, bir şekilde sosyal oluş içinde de kendisini duyurtan, kendisini tekrarlayan kesikli sürekli ve görece özel durumdu. 


Yani çekirdekteki benzerlerin birbirini itmesi kuralını aşan başka bir bağıntı yasa, başka bir zaman mekân; sosyal oluş gibi başka bir enerji biçimiyle bir belirme ve yansımasını veriyordu. Çekirdekte olanla sosyalde olanlar birbiriyle aynılaşamaz; birbirine indirgenemez olmakla bir ve aynı yasanın başka düzlemin olgu ve olayları içindeki belirim şekliydiler. 


Özne-özne; nesne-nesne; özne nesnel oluş ve olgu olay bağıntılarının her biri bir alan ilişkisi ortaya korlar. Ve bu etki alan içinde olan her bir durumla, her bir durumun, her birinin birbirine eğim ile birbirinin direncini de oluşurlar.


Örneğin içinde olduğunuz organik sosyo toplumun anlayışına göre "kendi kendinize ben okuyup adam olacağım" dediğinizde, bu söyleminizin sizin üzerinizde bir alan etkisi vardır. Alan etkisinin de modüle edilen bir büyü ya da ipnotize edişi vardır. 


Açlığın giderilmesi için doğaya yönelirsiniz. Doğaya yönelme gibi sosyo topumun da siz yönelten sağlayıcı kolektif bir alan etkisi vardır. Sosyo toplumun sağlatıcı alan etkisinden ötürü ortaya koyduğu birçok tasvipleri (uygun bulduğu onamaları) vardır. Bu tasviplerden birisi de insan olmaktır. 


Sağlatan sosyo toplumun insan olmak bağlamında “açtığı tasvipken bir alan yönü içine doğru” sizleri yönlendirecek olan bir alan etkisi vardır. Eğer bu alan etkisi içindeki davranışlarınız insan olma ise alan yönü olarak gidilecek yolunuz bellidir. Yani gidilecek olan  ve belli olan yol, kendinizi karşınızdaki kişi yerine koymanızdır. 


Yani yol empati yapmakla karşınızdakini anlama metodolojisi olmaktadır. Veya daha gerçekçi, daha somut biçimde insan olmak ve insani olmak emek üzerinde mütekabiliyeti olan alan etkili, alan yönü anlayışınız olmakla besbellidir.

( Alan Alan Etkisi Ve Alan Yönü 1 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 12.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu