Birisi, arkadaşımın arkasından biri ile hakkında kötü şeyler konuştuğunu, lafta dönmüş dolaşmış arkadaşımı bulmuş bugün. Benimle derleşti. "İnsanlar neden benimle olan sorunlarını direkt konuşmaz ki" dedi… Üzüldüğü, bu konuşma iyi bile olsa gıybet, kötülük doluysa iftira oluşu. Bu konuşan kişi, ne yazık ki, bir tarikat ehliymiş… "Tarikat insana gıybet etmeyi ya da iftira atmayı mı öğretiyor ki? Benim yüzümden günaha girdi." diyor, çok üzülmüş besbelli!


Gıybet nedir, İftira nedir, kusur aramak nedir? iyice öğrenmek gerekiyor. Eğer bir kişinin yanında olmayan kişi hakkında iyi konuşursa gıybet, kötü konuşursa iftira etmiş olur, yani her iki durumda da zalim olur. Allah Kur’anı kerimde, ”Çünkü onlar, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir” Casiye, 19 denildiği üzere zalimin yanında olamaz Müslüman. Bu kişinin kıldığı namazda Allah’ın kabul ettiği namaz olmaz. Namaz, eğer insanı kötülükten uzaklaştırmıyorsa, o kılınan namaz kabul olunan namaz  da olmaz Kur’ana göre. 


Kusur aramak ise, kişinin yanında ve yüzüne karşı, kötü şeyler, onur kırıcı şeyler söylemektir. Onda gördüğü Allah’ın yarattığı fıtratı ve bedeni eleştirmektir. İnsan, karşısındaki insanın kusurunu arayamaz, eğer onu düzeltebilirse elinden geleni yapar, iyiliği emreder, kötülükten men eder, yalnızca! Eğer buna ikna ederse, ısrar da edemez. Görevi o anda bitmiştir. Sigara içme der, Alkol içme der, kumar oynama der… Bu söz haktır, öğüt verirsiniz, dinlemezse tebliğ bitmiştir. Bu öğüde karşı gelen sonucuna katlanır. Sigara içiyorsa, akciğer kanseri, bronşit, kangren gibi geri dönülmez hastalıklara, keza içki siroz gibi ölümcül hastalığa, kumar her şeyini kaybetmeye varan, sonu intihar ile biten sınava sürükleyecektir. Kişi, seçtiği yoldan kendi sorumludur. Müslüman intikam peşinde değil, aksine şefkat ve rahmetle ilişkilerine ve paylaşımlarına devam eder. 


Kişi hangi makam ya da mevkide olursa olsun, herkes gibi Allah’ın kuludur. Makam büyüdükçe aksine Allah’ın yüklediği yük ağırlaşır ve sınavın yükü artar. Allah adına  aldığı yetkileri Allah için kullanmazsa, hükümranlığı kısa sürer ve zalimlerden olduğu için, Allah onun yetkilerini elinden alır, rezil rüsva eder. Makam sahibi, yönetirken Allah’ı temsil eder. Düşünmelidir ki, Allah kimseye zulmetmediği için o da zulmetmemelidir. Allah kullarına rahmet ettiği ve rızkını verdiği gibi, yönettiği kişilerin rızkını vermekte adil olmalıdır. Allah’ın verdiği rızkı sahibine vermelidir. Yoksa zalim olur.


Bugün görüyorum ki, Allah’ı temsil eden liyakat sahibi yönetici, elle gösterilecek kadar azdır. İşleri güçleri altındaki kişilerin yanlışını gözetmek, arkasından konuşurken, gıybet ve iftira içinde belki de kahkaha atmaktadır, kurduğu saadet ekibiyle saltanat sürmektedir. Üzüldüğüm ise, kendisini Müslüman kisvesi altında, hatta tarikat ehli gibi yaşayışıyla öyle saf ve temiz gösterme eğilimindedir de… Tarikat insan için bir takva yeridir. İlmihal bilgisiyle yetinmeyen bir mümin takva üzerine haya ve edeple yaşamayı sağlama aşkıdır ki, lisans ile yetinmeyen bir mühendisin profesör olmak istemesi gibidir bu. Hiç mühendisle profesörün bilgisi eşit olur mu? İşe sarılması, Allah’a varması bir olur mu? Bu samimiyet içinde hata yapma ihtimali, günaha gitme yüzdesi o kadar cüzidir. Keşke, her Müslüman takva üzeri yaşayabilse, tarikatların müridleri bu derecede samimi olsalar. 


Fatih'in babası, 2. Murat, zamanında Hacı Bayram Veli Müridlerinin toprak vergisi vermeyeceği fermanını verince, Padişah, hiç vergi veren kalmadığını görünce ona der ki, “Kimdir senin müridlerin, hepsi mi?” o da malum bir sınav tertipler ve bu sınavın sonucunda bir iki kişi kazanır sınavı. İşte böyle bir tarikat ehli olmalı, Allah’tan korkan kuldan utanan. Çıkar için o gruba kayan, günah ve fındık kırmada yarışan kişiler olmamalı bu müridler. Bunlar elenmeli. Muhteviyatı, Hacı Bayram Veli gibi omalı…Tarikat ehlinin işi dünya, makam, şöhret değildir. Keyif yapmayı değil, keyfi terk etmeyi isteyendir, yokluğa erişmeye çalışan, ölmeden ölen takva sahibidir. 


Tarikatlıyım diyen yatıp kalkıp bu kıstasları düşünsün. Şefaati şeyhinden değil, Allah’tan umsun. Allah’tan başka kimsenin şefaat etmeyeceğini bilsin. Ama o ocakta nefsini terbiye etsin. Şeyhi ona ilmiyle bu dereceye varmasını sağlasın.  


Müslüman dilinden küfür ve yalan çıkmaz. Onun dilinden saf süt gibi, nur dolu ayetler dökülür.  Memleketim insanı böyle Müslüman olsun. Ne olur olun. Allah’tan korkun ya, Allah’ın gazabından… Allah’ım ne kadar sabırlıdır. Bu yüzden hemen kötü şeyler olmuyor. Kulunun tövbesini sabırla bekliyor. Ama sabrının da bir sonu var. Tövbe edin. İnsanlarla uğraşmayın, kendi amelinizle uğraşın. Siz güzelleşin ki etrafınızda güzelleşsin. Lütfen!


Saffet Kuramaz

( Gıybet, Kusur Arama Ve İftira, Çağımızın Kanseri başlıklı yazı safdeha tarafından 28.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu