ŞEYTANIN
VESVESESİ;
İçinizde her an sessiz bir ses duyarsanız
eğer bu ses size kötülüğü emrediyorsa mutlaka şeytandandır onu dinlemeyin. Ama
size güzel bir şeyi öneriyorsa Allah’tandır onu yerine getirin.
91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.
Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn
edene) (andolsun).
91/ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ. Sonra
ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
50/KAF-16: Ve lekad halaknel insâne ve
na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil
verîdi.
Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini
biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.
Nefs afetlerle dolu olduğu için, nefsi
kullanan şeytan kişiye devamlı vesveseler verir. Allah rahmeti ve fazlı ile her
şeyi kapladığı için bizleri de kaplamıştır. Bu sebeple bize şahdamarımızdan
daha yakındır. Bu sebeple aklımızdan geçenleri de şeytanın nefsimize
ulaştırdığı vesveseleri de anında hem işitir hem bilir.
7/A'RÂF-19: Ve yâ âdemuskun ente ve
zevcukel cennete fe kulâ min haysu şi'tumâ ve lâ takrebâ hâzihiş şecerete fe
tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve ey Âdem! Sen ve zevcen cennette yerleşin (oturun) sonra da, dilediğiniz
yerden yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın. O zaman (yaklaşırsanız ikiniz)
zalimlerden olursunuz.
Allahütealâ, Âdem Aleyhisselamla eşi Havva
Anamızı, Kendi katında (İndi İlâhi) vücuda getirmiştir. Onların cennette
yerleşmelerini istemektedir.
7/A'RÂF-20: Fe vesvese lehumuş şeytânu
li yubdiye lehumâ mâ vuriye anhumâ min sev'âtihimâ ve kâle mâ nehâkumâ
rabbukumâ an hâzihiş şecereti illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel
hâlidîn(hâlidîne).
Şeytan, onların (o ikisinin) görünmesi ayıp olan ve kendilerinden örtülmüş
(gizlenmiş) yerlerinin açığa çıkarılması için onlara vesvese verdi ve sonra da
şöyle dedi: “Rabbiniz (ikinizin Rabbi) sadece iki melek olursunuz veya (orada)
ebedî kalanlardan olursunuz, diye bu ağaçtan sizin ikinizi menetti (nehyetti).”
İblis, Allah'a rağmen cesaret ederek, Âdem
Aleyhisselâm'la Havva Anamızı, Allah'ı suçlayarak kandırmıştır. İblisin hayatı
hep yalan söylemekle geçmiştir ve kıyâmete kadar da hep böyle olacaktır. Eğer o
ağaca yaklaşmasalardı ebediyen cennette olacaklardı. Ve iblis onları kandırmış,
ağaçtan yemelerini temin etmiştir. İblis öyle bir mahlûktur ki; Allahütealâ ne
derse, onun mutlaka aksini söyler, insanları inandırır. İnsanlara
söylediklerinin doğru olduğu kanısına ulaştırmaya çalışır.
7/A'RÂF-21: Ve kâsemehumâ innî lekumâ
le minen nâsıhîn(nâsıhîne).
Ve ikisine yemin etti: “Muhakkak ki ben, sizin ikinize nasihat edenlerdenim.”
Şeytan için yalan yere yemin etmek,
tabiatıyla, bir problem değildir. Şeytan kurtuluşunun olmadığını, mutlaka
cehenneme gideceğini, ne yaparsa yapsın bunun önüne geçemeyeceğini bilmektedir.
Öbür taraftan da nefsi çok azgın olan bir mahlûktur. Bu yüzden milyarlarca
insanın vebali omuzlarında olarak cehennemin en dibine girecektir.
İçinizden; Allah'ın bir emri
konusunda sizi kandırmaya çalışan bir ses duyarsanız, o iblistir. Ona karşı
çıkan bir sesi de mutlaka duyarsınız. Bu ses aslında ruhunuz kanalıyla Allah'ın
sesidir.
Öyleyse bir doğru, bir yanlış var.
Terazinin yanlış tarafında, her zaman tartıların eğrilip büküldüğü, fazla veya
eksik gösterildiği, mutlaka yalan karıştırıldığı, mutlaka Allah'ın emrinden
veya yasaklarından sizi men etmeye çalışan bir ifade vardır. İşte o şeytandır. Bir
gün onu çok iyi tanıyacaksınız. Bihakkın takvaya ulaştığınız zaman, şeytan
sizin elinizde sadece oyuncak olacaktır. İblis o zaman da size tekliflerde
bulunur, ama her seferinde mağlup olur. Onu tanımaya çalışın! O iblis...
Şeytan... Sonsuza kadar olan hayatı, hep sizi kandırmaya yönelik olarak geçer. Unutmayın,
her birinizle ayrı ayrı her an meşgul olur! Allahütealâ'nın ona İndi
İlâhi'de verdiği o ilm-i ledûnu, Allah'ın karşısında olarak kullanır ve bütün
insanları azdırıp, hepsini kendisiyle beraber cehenneme ulaştırmaya çalışır.
2/BAKARA-36: Fe ezellehumâş şeytânu
anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din
aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde
oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı.Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya)
inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma
(geçimini temin etme) vardır.” dedik.
Ve böylece Allahütealâ, Hz. Âdem'i, eşi
Hz. Havva'yı, şeytanı ve bütün etraftaki cinleri, İndi İlâhi'den, dünya adı
verilen gezegene indirmiştir.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU