24 Haziran 2018 tarihinde yapılan 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde seçilerek göreve başlayan 600 milletvekili arasında sadece ve sadece 3 tane engelli milletvekili bulunuyor.
600 kişilik Mecliste bu rakamı yüzdeye vuracak olursak ortaya 0,50 gibi bir sonuç çıktığını görüyoruz.
2002 yılında yapılan Türkiye Engelliler
Araştırmasına göre ülke nüfusunun yüzde 12.29’unu oluşturan engellilerden
sadece 0,50 gibi komik bir oranına seçilme hakkı tanınması temsilde adaletin
olmadığını göstermektedir.
Türkiye nüfusundaki yüzde oranı kadar mecliste
seçilme hakkı tanınmış olsaydı şu anda 600 milletvekilinden 73 tanesi
engellilerden oluşurdu.
Gelin görün ki meclisteki milletvekilleri
arasında yüzde 12.29 oranını bir kenara bırakalım yüzde 5, yüzde 3 değil yüzde
1 oranında dahi temsil hakkı tanınmıyor.
Konuşmaya gelince, nutuk atmaya gelince seçilmiş
siyasetçiler ile atanmış idarecilerin tamamı da engellileri o kadar çok severler,
o kadar çok sayarlar ki bunu anlatacak, ifade edecek kelime bulamazlar. Sevgilerini
ifade ederken el üstünde tuttukları yetmezmiş gibi yer yer başlarının üzerinde
de taşıdıklarını dile getirirler.
O kadar çok sevip saydıkları engelliler için,
yaşadıkları sorunları için bilmezler ki neler yapsınlar, nasıl çözüm
üretsinler.
Ancak iş engellilerin kendi sorunlarını dile
getirme, çözüm üretme, hak arama ve en önemlisi de kendi kendilerini temsil
etme gibi konulara gelince nedense herkes sus pus olur ve bizim adımıza konuşarak
sorunları dile getirir ve fikir ile çözüm yolları ortaya koyarlar.
Sanırsınız ki tek akıl, tek mantık
kendilerinde, sanırsınız ki sorunu yaşayan bizler değil kendileri.
TBMM’ne girmeyi başaran bu 3 engelli milletvekillinden Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir Konya’dan, Av. Serkan Bayram İstanbul’dan AK Parti’den ve Musa Piroğlu ise HDP Partisinden seçilerek milletvekili oldular.
1 Kasım 2015’de yapılan 26. Dönem Milletvekili Seçimlerinde Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir yine Konya’dan, Av. Serkan Bayram ise Erzincan’dan yine AK Parti’den seçilerek milletvekili olduklarından bu dönem onların ikinci milletvekillikleri oluyordu.
TBMM’de grubu bulunan diğer partilerden CHP, MHP ve İYİ Parti ise engellilerden milletvekili adayları göstermiş ancak seçilebilecek sırada göstermedikleri için seçilememişlerdi.
Engelli milletvekili adayları arasında AK Parti, CHP, MHP, Saadet, İyi ve Vatan Partisi, HDP ve bağımsız olarak bir hayli engellinin listelere değişik sıralarda girebildiğini ancak birçoğunun seçilemeyerek meclise giremediğini görüyoruz.
Kurulduğu ilk günden itibaren Lokman Ayva, Gürsoy Erol, Bennur Karaburun, Av. Serkan Bayram ve Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir gibi engellilerin TBMM’ne girmesine öncülük eden AK Parti bu geleneğini her seçimde sürdürmüş ve engellilerin seçilmelerini ve temsil edilmelerini sağlamıştır.
Geçtiğimiz 25. ve 26. Dönem Milletvekili Seçimlerinde CHP’den Şafak Pavey seçilebilecek yerden milletvekili adayı gösterilerek seçilmiş bu dönemde ise Av. Turan Hançerli ise seçilebilecek yerden aday gösterilmediği için seçilememiştir.
2002 yılından öncede mecliste engelli milletvekilleri elbette vardı. Ancak onlar engelli olduklarından ve engelliler adına değil siyasi kimlikleri nedeniyle meclise girmişlerdi. Bu nedenle 2002 de engellilerin girmesine öncülük eden ve bunu kesintisiz devam ettiren AK Parti’yi kutlarken diğer partilerin ise bu konuya gereken önemi ne zaman vereceklerini de merak ediyorum.
Bu dönem HDP listesinden İstanbul Milletvekili olarak seçilen Musa Piroğlu ise geçtiğimiz günlerde Mecliste ilk basın toplantısını yaparak, “Meclisin hemen hemen her alana ilişkin komisyonları var ama engellilerin yok. TBMM Başkanlığının bu konuda adım atmasını bekliyoruz. Parti olarak bunun takipçisi olacağız." dedi. Konuşmasının devamında ise engellilerin erişimi konusunda Meclisinde kendisini daha iyi dizayn etmesi gerektiğini belirterek, TBMM Genel Kurulunda seçimlerde kullanılan oy sandıklarına başka birinin yardımı olmadan erişemediğini söyledi.
AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir ile Av. Serkan Bayram ve HDP Milletvekili Musa Piroğlu’nun yapacağı çalışmalarda ne derece engellilerin sesi olduklarını yakından takip ederek hep birlikte göreceğiz.
Sözün özü olarak, engellilerin siyasi parti listelerinde aday gösterilmesi ve TBMM’de temsil edilmesi konusunda her ne kadar siyasi parti yöneticilerinde kabahat buluyor ve suçluyor olsak da bunun asıl ve tek suçlusu bizleriz. Toplumlar hak ettiği şekilde yönetilirler sözünde vurgulandığı gibi bizler kendi sorunlarımız ve çözümlerimiz amacıyla birlikteliğimizi sağlayamadığımız sürece bizim adımıza bir başkaları elbette konuşur ve karar verir. Bizler hak verilmez alınır sözünü tersten anlıyor ve uyguluyoruz. Artık bireysel çıkarlardan çok toplumsal çıkarlarımızı gözeterek ortak hareket etmemiz gerektiğini görmemiz gerekiyor.
“Bir elin nesi var, iki
elin sesi var.” atasözümüzün
vurguladığı gibi bizler artık bilinçli bir şekilde örgütlenmeyi sağlayarak hak
aramayı yapmamız gerekiyor. Bunun içinde öncelikle engelliler olarak eğitimli
ve bilinçli olmamız, sorunlarımızı çözümleriyle birlikte sağlıklı bir şekilde
dile getirmeyi, yasal haklarımızı savunmayı öğrenmemiz ve daha sonra ise her
engelli kendi engel grubundaki derneklerde, dernekler federasyonlaşarak konfederasyon
çatısı altında örgütlenmesi gerekiyor. Örgütlenmemizi sağlamadıkça, kişisel
sorunlar peşinde koştukça bizim adımıza konuşan ve karar veren daha çok olur.