Günler günleri kovalarken bitmez tükenmez sabra bir yere kadar dayandı. Onu amacından beklemekten çok karşılaştığı vazgeçilmez bir fırsat alı koydu.
Beklemek onun için bir zevkti. Belki arkadaşı gelse bu kadar coşmazdı. O ufka doğru bakıyor, arkadaşının gelmeyeceğini bildiği için o güzelim manzarayı doya doya yaşıyordu. Ufukta bir güneş, rengi kızıl, adeta esrar dolu görüntüler. Muamma oldukça zevkte beraberinde geliyordu. Aklına en güzel hisler yerleşiyor ve onu ufuktaki güneşte okuyordu.
Bir dağın tepesiydi. Oturduğu yer kayalıktı. Hemen arkasında dağa yapılmış otoban gibi yol vardı. Trafik pek işlemese de Sezer her hafta sonu buranın sakiniydi.
Veli Sezer’in en iyi arkadaşı idi. Yıllardır süren dostluk iyi ve kötü tarafları ile ilerlemişti. Kötü taraf olan dostluğun biri Veli’nin teklifi ile başladı. O ülke sınırını geçecek, oradan kaçak eşyaları getirecek, Sezer ile satacaklar ve para kazanacaklardı. Ama Veli gidiş o gidiş bir aydır sınırdan giriş yapmamış ve Sezer’in karşılayacağı yere gelmemişti.
Yine böyle bir gün hafta sonu aklında bin bir türlü düşünceler ile pikabı ile dağa çıktı. Veli’nin geleceği meçhuldü. Onsuz da bu işi yürütebilirdi. Pikabı vardı. Onunla öte beri taşıyabilir para kazanabilirdi. Bu gün karşılaştığı tüccar ona kendi iş yerinde çalışma teklifi yapmıştı. Sürekli bir işti. Antlaşmak akla mantıklı geliyordu. Hemen gitmek istiyordu. Ama biraz daha beklemeye karar verdi. Çünkü güneşin batışını izleyecekti. Ondan sonra amaç Veli olan bekleyişini sonlandıracaktı. Belki bir daha bu dağa çıkmaz ve bir karmaşa yaşamazdı.
Güneş batmıştı. Sezer oturduğu kayalıktan kalktı. Yola doğru inişe geçti. Pikabını gördü. O da ne? Yanında biri var. Kim olduğunu seçemedi. Yaklaşınca gördü. Veli’ydi. Ona el işareti yaptı. Veli’de ise kabahatli bir tavır vardı. Elini hafifçe kaldırmakla yetindi.
Sezer geldi Veli’ye sordu. “Niye geciktin?”
Veli “biliyorum. Hep beni beklemişsindir. Ama sana anlatacağım olayların yanında bu hiç kalır. Önce ilk günlerden bahsedeyim. O gün sınırdan geçtiğimde kalacak bir otel aradım. Güzel bir tane buldum. O gece keyiflice uyudum. Sabah uyandığımda alış veriş için şehrin pasajına gittim. Oradan yüz kilo Arap çayı aldım. Otele döndüm Aradan bir hafta geçti. Bu sefer başka bir şey alacaktım. Düşündüm taşındım. Arap sabunu almaya karar verdim. Ondan da üç teneke aldım. Otelime geliyordum. Foter şapkalı bir adam benimle otele girip bekleme salonuna geçti. Ben de biraz dinlenmek için oradaydım. Laf lafı açtı. Adam Türkmüş. İşin garibi o adam bizim gibi burada tüccarlık yapıyormuş. Aklıma senin pikabın geldi. Kendi kendime Sezer pikabı ile o adama çalışsa dedim. Ve sınırı geçmek için bu sayede senin yasal bir belgen olacağını düşündüm. Hem o adama çalışırsın dedim hem bize. Seni o adama anlattım. Esas gecikmeme neden olan o adam. Bana kendisine misafir olmamı teklif etti. Kabul ettim. İki hafta o adamın evinde kaldım. Otele vereceğim paralar cebimde kaldı. Anlayacağın fırsat var iken değerlendirdim.” Dedi. Ardından sordu. “Şimdi söyle bakalım ben orada iken sen ne yaptın.”
Sezer “Bir iş bağladım.” Dedi Sonra sordu. “O foter şapkalı adamın ismi nedir?”
“Alfred Beyluni.”
“Bu işte tuhaflık var. Sen gelmeyeceksin diye ben bu gün biri ile tanışıp iş bağladım. Buraya da bir daha gelmeyecektim. Yani beni burada bulamazdın. Tuhaf demiştim. O adamın ismi de Alfred Beyluni. Yoksa bu adam aynı kişi olmasın.?”
Veli “olabilir. Bak tüccarmış.” Dedi.
Sezer “ neyse aynı adam ise işimiz bozulmadı demektir. “ dedi.
Veli “bak bir fikrim var. Bu gün Alfred’in yanına gidelim. Kim olduğunu öğreniriz. Hem de bakarsın adam ikimizi birden işe alır.” Dedi.
Sezer “Bir araba tek kişilik iş yapar. Benim pikapta değil ama Alfred’in yanında bir iş bulabilirsin..” dedi.
“Peki bu aldıklarımı ne yapacağım. Arap çayını içsem bitmez. Arap sabununu kullansam tükenmez.”
Sezer “kolayı var. Çayı ben alır içerim. Sabunu da sen alırsın. Bak bu iyi olur.” Dedi
“Tiye alıyorsun. Ama Alfred’in tırları varmış. Belki birinde şoför olma fırsatı bulurum. Sende pikabınla gidip gelirsin.” Dedi.
İki arkadaş pikaba bindiler. Yola koyuldular. Giderlerken Alfred Beyluni’nin aynı adam olup olmadığını tartıştılar. Akşam olmuştu. Sezer ve Veli Alfred’in yanındaydılar. Bahsettikleri adam aynı olduğu için rahatladılar. Alfred Sezer’e olduğu gibi Veli’ye de boş bir tırında iş verdi.
Pikaptan söz ediyorlardı. Alfred Sezer’e “bununla on defa gidersen tır ile bir defa gidersin.” Diyordu. Hoş sohbet bir müddet devam etti. Sonra Sezer ve Veli oradan ayrıldılar. Evlerine gittiler.
Gece rahat bir uykuya daldılar. Ama sabah uyandıklarında şaşırıp kaldılar. Evin önündeki pikapları yanıyordu.
Aradan bir yıl geçmişti. Sezer ve Veli yüklü miktarda tırlarından para kazandılar. Diğer taraftan işkillenmişlerdi. Alfred pikabın yandığını duyunca arabanın eder tutarını cebinden çıkarıp karşılıksız onlara vermişti. Yoksa pikabı Alfred mi yaktırmıştı. Eğer öyle ise bu onun motive etme yolu muydu? Kendilerine bunu hep sorup durdular.
Tuna M. Yaşar
(
Motive Eden Adam başlıklı yazı
Tuna M.Yaşar tarafından
24.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.