İkindi üzeri hala beklediği yerdeydi. Gelen giden yoktu. Güneşin yüzüne vurduğu keyifli anları yaşıyordu.
Bir ağaç altı ama her şeyi ile seçilmiş bir yer ve seçilmiş zaman. Böylesi zor bir araya geliyordu geliyordu. Keyfini kaçıracak şeylerden uzak hali belkide onun ne zamandır beklediği andı.
Adam cebini yokladı. Eline şeker aldı. Onu ağzına attı. Tıpkı eski günler. Çocukluğu aklına geldi. O zamanlar durmadan şeker yerdi.
İnsanlar ağacın altında bekleyen spor giyimli adama bakmadan geçiyordu. Hemen yandaki park neşesini insanlarla artırırken onlardan daha neşeli olan adam ağacın yanından ayrıldı. Karşıdan gelen adamla buluştu.
“Şeker yemeyi bırakmadın gitti.”
“Seni bilmem ama ben kendimi bu şekerlerle kandırıyorum.”
“Salih sana bir teklifim var. Seninle bir yere gideceğiz Sen sadece susup beni dinleyeceksin.”
Salih “Ben susunca kiminle konuşacaksın?”
Murat “Sen gezmeyi seversin Kendime bir araba alacağım. Ucuza alırsam bu senin sayende olur. Araba almak zor iş. Yalnız olursam satıcı beni kandırabilir.Ve buna karşılık seninle gezeceğiz.”
Salih “Desene pazarlık gücü lazım.”
Öğlene doğru ikinci el araba pazarı hınca hınç doluydu. Güneşin sıcaklığı insanları mayıştırmış Pazarlık yapanlara uyuşukluk vermişti. Her türden araba yıllardır emek verdiği sahibinin ihanetini yaşıyor elden çıkıyordu.
Salih sağ eli cebinde insanlara arabalara bakıyordu. “Çamur deryasında arabalar yarışıyor.” Diye söylendi.
Murat “Çim saha olacak değil herhalde. Arabanı alıp gidersin. Kirlendiyse yıkarsın.”
Saha çamurlu da olsa birkaç yolun oluşu kalabalığı çekiyordu.
Murat “İşte benim arabam. Güzel beyaz bir doğan dedi. Devam etti. Salih ben neden araba alıyorum biliyor musun. Bu gün beş parasızın bile arabası var. Hiç ben geri kalır mıyım.”
Salih “Haklısın. Araba alınmalı. Otostop çekenlere trafik polislerine direksiyon hazır olmalı.”
Murat "Araba her şey benim için. İşimi görsün yeter. Çilesini ben çekerim.”
Murat girdiği pazarlıktan ucuza çıktı. Salih arabadan övgü ile söz etti.
“Araba bakımlı ve konforlu. Güle güle kullan.”
Eksozdan çıkan yoğun duman eşliğinde Murat ve Salih pazardan ayrıldılar.
Arabalar vızır vızır yoldan geçiyordu. İnsanlar karşıya geçmek için araba aralığını bekliyordu. Acelesi olanlar cesaretliydi. Trafik lambası olmayan yer ipini koparmış gibiydi.
Bir kadın elinde Pazar eşyalarıyla yolu kolluyordu. Bir türlü geçemedi karşıya. Bir an cesaret geldi. Hızla yürüdü. Araba ani bir firen yaptı.
Murat “Yenge biraz dikkat et. Neredeyse çarpacaktım.”
Salih “Murat bu bizim komşu Hacer değil mi?”
Murat kadına arkasından seslendi. Kadın dönüp baktı.
Murat “Yenge sen bizim komşumuzsun. Seni gel götüreyim.”
Kadın geldi. Arabaya bindi. Devam ettiler.
Murat “Yenge pazardan mı geliyorsun?”
Hacer Pazardan geliyorum. Listede ne varsa aldım. Olan parama oldu.”
Murat “Yenge Pazar sonu fiyatlar düşer. O zaman gitseydin.”
Hacer “Evde işlerim var. Mecbur erken geleceğim.”
Murat “Alış verişinizi beyiniz niye yapmıyor?”
Hacer “Ona iş yaptırasıya kadar akşam oluyor.”
Murat “Beyiniz işten kaçmazdı ama. İyi bilirim bizim banka işlerine hep yardımcı oluyor.”
Hacer “Orası öyle de bizimki eve gelince süslü kediye dönüyor.”
Kamyonlar yan yana dizilmiş sıra bekliyordu. Firma gişesinden fişini alan kasasına buğday doldurup yola çıkıyordu. Firma binasında kadında çalışıyordu erkekte.
Spor giyimli biri binaya girdi. Merdivenleri çıktı. Bir odanın kapısını çaldı. İçeriye girdi.
Masada bayan sekreter duruyordu.
Adam “Murat Bir gün için yük almaya geldim.”
Sekreter “Oturun.” Dedi.
Sonra önündeki dosyaları karıştırdı. Bir kağıt çıkardı. Kalemle bir şeyler yazdı.
“Tamam parayı alabilirsin.”
Adam parayı aldı. Kağıda imza attı. Sonra odadan çıktı.
Murat söyleniyordu. “Bizim fatih bir türlü telefon açmadı. Yük mü yok acaba? Murat Bir gün dendi mi iş hızlanırdı. İyi bir müşteriydim.”
Salih “İş uzamıştır. Sıra Çoktur belki.”
Murat “Param bayağı çoğaldı. Banka hesabım şişti. Param olmasa aklıma gelmezdi. Yurt dışına çıkıp gezeceğim.”
Salih “Sana rezervasyon yapanların vay haline. Sen pazarlık yaparsan tatilin yine bedavaya gelecek.”
Murat “Benim elimde bir şey değil. İş yaptığım firmalar tatil ödülü veriyor.”
Salih sordu. “Şimdiye kadar kaç defa yurt dışına çıktın?”
Murat “Beşi geçmez.”
Salih “Sen hanımı da götürmüyorsun. Kendin gezip kendin yaşıyorsun.”
Murat “Kimse karısını götürmüyor ki dedi. Devam etti.Bankaya yine para yatıracağım. Bir bilsen öyle zevkli ki.”
Salih “Para senin hesabına geliyor da ondan zevkli.”
Kapı çaldı. Murat yerinden kalktı. Kapıyı açtı.
Genç bir çocuk. “Murat abi telefonun kapalıymış. Ben bakkaldan geliyorum. Yükünüz garajdan çıkmış.”
O gün Salih’in gönül günüydü. Salih Murat’ın yanından ayrılınca evine gitmiş onca yaşadığı pazar ve yük kamyonu sorunu onu bezdirmişti. Şu an bahçedeki kamelyasında oturmuş dinleniyordu. Güneşin batmak üzere oluşu ona ayrı bir keyif veriyordu. Az sonra akşam başlayacak, radyo eşliğinde yıldızlara dalacaktı.
Evin bahçesi ağaçlarla dolu. Elma ağacı çoğunlukta. Salih büyütüp su ile beslediği ağaçlarda zevk alıyordu. Kasalarla elma toplayacağını bilmesi onu mutlu ediyordu. Konu komşuya da elma verirdi.,
“İyice ersinler icabına bakarız.” Diye söylendi.
Yalnız yaşıyordu Salih. Biricik sevgi kaynağı kedisiydi. Şimdi o ortalıklarda yoktu. Kim bilir hangi kuşun peşindeydi.
Salih zenginleri severdi. Onlarla beraber kendisi de her şeye sahip gibiydi. Salih’in dünyası rengini sahip olmadıklarından alıyordu. Çünkü o ihtiyaçlarını sıfırlamıştı. O yüzden her şeye sahipti
Tuna M. Yaşar