Toz bulutları sert, gökyüzü puslu
mehtap üzgün ve kan rengi
gökkuşağına duyulan özlem parlarken
akşamın puslu karanlığında
uçan yarasaların gölgesi kızılken
hava puslu ve sürü gibi askerler
koyu yeşil renginde giysileri havayı aydınlatırken
asitli rüzgar kum fırtınasına dönüşürken
kül havayı atomize ederken, yanmış toz kokuyordu
küçük hikayeler için büyük bir alev topu yükselirken
mistik yer isimleri bir bir yüksek sesle yankılanırken
her yerin adı acı her yer acıydı...
emperyal tanrılar sert vurdu metal çekirgelerin istilası
sonu olmayan ateş gibi kızıl bir mevsim doğdu
köy ve topraklar sınırsız kül fırtınası içindeydiler
binlerce ruh ezildi adsız yalnızlıkta
tereddüt edenler de vardı azınlıkta onlar insan
nice düşmüş bedenlerde onlarca kartuş
sonunda kıyamet durdu
ölü bedenler bir kenara bırakıldı
ve çukurlar kazıldı
şişmiş cisimler, rendelenmiş yüzler
dereler kan kokuyordu
solucanlar ve kurtçuklar bayram ediyordu
kızıl ırmaklar kıyıya hafif dalgalarla temas ederken
uzak okyanusların re- minörü çok yabancı
cenaze merasimi için toplanmıştı sömürgeler
yarasaları onurlandırması gerekirdi toplu ölümler
binlerce kişi için cenaze alayı çok sessizdi
haykırışlar o kadar sessizdi ki
artık kimse ateş etmeye gerek duymadı
son onur basitti, cenaze soğuktu ve toplu
gözyaşları hala sımsıcak iken
çürümüş soğuk küflü bedenlere damlıyordu
bu son saygı duruşunda şaşırtıcı sesler yankılandı
binlerce ruh hayatı geride bıraktılar
üç beş kişi parlak gözlerle izlediler
kan akan bir nehir gürlerken….
Suskun//