Güneş bulutların arasındaki solgun saçlarını toplamaya hazırlanıyordu. Etrafı hafif bir kızıllık sardı. Biraz sonra yağmur bir çisilti şeklinde yağmaya başladı. Yunus Osmanlı Parkı’nda geziyordu. Islanmasına aldırış etmiyordu. Gözleri yağmurlara eşlik ediyordu.
Mevsimler insanlar dünya aynasında yansımasıydı. İlkbaharda doğum yaz, gençlik, sonbahar olgunluk ve yaşlılık, kış ise ölümdü. O halde her şeyin bir amacı ve ideali vardı. Doğmayan insan yaşayamazdı. Yaşamayan insan amaç tanımazdı. Hani Rabbimizde biz insanları bir gaye ile yaratmamış mıydı? “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”
İnsan olarak, evlat olarak, anne, baba olarak, dede, nine olarak herkesin bir ideali vardır. Yunus bunları düşünerek ıslanmaya aldırış etmeden yürümeye devam etti.
Sonra herkesin kaçtığı yağmurları düşündü. Yağmurların bir amacı olmasaydı hiç yağdırır mıydı yaratan? Biz kaçsak da o amacına hizmet etmek ve baharda bitkilere hayat vermek için toprağın karnını yumuşatıyordu.
Yunus sorularla hayatını ve geleceğini tartışıyordu. Artık çocuk sayılmazdı. Gençliğe adım atmak üzereydi. Bıyıkları bile terlemeye başlamıştı. Sorumluluk bilinci her zerresini kuşatmıştı. Artık hayatı sorguluyordu.
Bir kamelyanın altına geçti oturdu. Koşuşan insanlara baktı. Hepsi ama hepsi belirlediklere hedefe doğru gidiyorlardı. Hedefi belli olmayan gemiye hiçbir güçlü rüzgar yardım edemezdi. Bir geminin de, uçağın da gittikleri bir rotası vardı. Rotasını şaşıran araçlar kaza yapmakla karşı karşıya kalırlardı.
Belli ideali olmayan insanlar da kaldırımların serseri yolcuları olmaktan başka bir iş yapmazlar.
Geçen gün öğretmeni ne demişti: “Okula bazen kahvaltı yapmadan, bazen uykunuzu tam almadan geliyorsunuz. Kışın yağmurlarda, çamurlarda hastalanma pahasına geliyorsunuz. Yazın sıcak, ter demeden geliyorsunuz. Peki, bir amacınız yoksa ve bu gelmelerinizi anlamlandıracak bir çabanız yoksa bu kadar emeğinize yazık değil mi?”
Ne kadar doğruydu öğretmeninin söyledikleri. Sekiz yıldır verdiği emek hedefsizlikten dolayı boşa gidecek gibiydi.
Ama şimdi bunları düşünüyordu. Belki de iş işten geçmemiştir. Yağmurun durgunlaşmasından sonra gökyüzünde yedi renkli bir kuşak belirdi. Bu yedi renkli ebemkuşağı Yunus’un gözlerinde yeni umut ışıkları oluşturdu. Bu umut kuşağıyla içinde binlerce kelebeğin kanat çırptığı bir ruh haliyle eve doğru yöneldi. İşte eve gitme amacı olmasaydı yürümesi bile anlamsızlaşacaktı.
Hedefini bilen bir insanın güven dolu yüreğiyle adımlarını sıklaştırdı.
Eve geldiğinde sanki farklı bir Yunus olmuştu. Babası Yunus’u gördüğünde “Hoş geldin evlat günün nasıl geçti?” dedi. “Teşekkür ederim babacığım günüm iyi geçti geçmesine…” babası Yunus’un bu durgun ve her gün gördüğü çocuğundan farklı birini görmenin şaşkınlığı ile “Eee bir şey mi oldu? Moralini bozan, canını sıkan bir olay mı yaşadın?” “Hayır, babacığım ama bu güne kadar niçin okuduğumu, amacımın ne olduğunu hiç düşünmemiştim. Bu gün geleceğim ve idealim hakkında biraz düşündüm. Sizinle de paylaşmak istedim.”
Baba evladının bu gelecek hakkındaki düşüncelerinden dolayı sevindi. Gözleri ışıldadı. Demek ki evladı artık büyüyor ve ideal ve amaç gibi önemli değerleri düşünüyordu. Bu duygularla oğluyla kendi düşüncelerini paylaştı: “Bak Yunusçuğum bir insan bir yerden bir yere seyahat edeceği zaman mutlaka bindiği otobüsün nereye gideceğine bakmalıdır. Aksi takdirde bindiğin araba seni gideceğin yerden farklı bir yere götürür. Ama bunu da ancak arabanın durduğu zaman anlarsın. Biletini nereye aldığın kadar doğru arabaya binip binmediğin de önemlidir.”
Yunus babasının bu sözleri üzerine başını kaşıdı. Ne demek istediğini anlamasına rağmen biraz daha açıklamasını istedi. Bu sırada yağmur sağanak halinde yağmaya başlamıştı. Sanki camları yumrukluyordu. Baba oğul pencereden yağmurda koşuşan insanlara baktılar.
Baba Yunus’a dönerek tane tane konuşmaya başladı: “Bak evladım bileti alman kendine bir hedef tayin etmendir. Ama bindiğin arabaya dikkat etmen ise çalışma disiplinine ve yol arkadaşlarına dikkat etmendir. Hedefini belirledikten sonra seni bu hedeften alıkoyacak her türlü davranıştan ve arkadaşlıktan uzak durman gerekir.
Yunus’un gözleri ışıl ışıldı. Babasına sarıldı. “Bana hedefime nasıl ulaşacağımı gösterdiğin için çok teşekkür ederim. Seni çok seviyorum babacığım.”
( Yunus’un Gözlerindeki Umut başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 16.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu