Orta yaşlarda gözlüklü bir adam, çamurlu sokakta, elinde bir kâğıtla sağa sola bakarak ilerliyordu. Bu sırada küçük bir çocuk, gözyaşları içinde çamurlara aldırış etmeden hızlı adımlarla yürüyordu. Çocuk, gözlüklü adamı fark edecek bir durumda değildi. Nereye gittiğini kendisi de bilmeden gidiyordu.

     Gözlüklü adam çocuğun bu şuursuzca ilerleyişini fark etti. Aynı zamanda aradığı çocuklardan birisinin de bu olduğunu anlamakta gecikmedi. Ona:

-    Küçük bir dakika bakar mısın? diye seslendi.

     Küçük çocuk bu seslenişi duyacak bir durumda değildi. Dalgın adımlarla ilerlemeye devam etti. Adam, çocuğun duymaz adımlarla yürüdüğünü görünce tekrar seslendi:

—Hey küçük! Bir dakika bakar mısın? Diyerek çocuğun yanına gitti. Küçük omzundan tuttu. Kendisine doğru çevirdi. Çocuk bu tutuşun etkisiyle birden irkildi. Korkuyla karışık bir sesle:

-    Bırakın, bırakın beni katiller! diye gözyaşları içinde bağırarak adamın elinden kurtulmaya çalıştı. Genç adam gayet sakin bir şekilde çocuğu tuttu. Yumuşak bir sesle:

-    Dur çocuğum, sakin ol! Ne oldu, kim katil, kimi öldürdüler? Anlat bakalım da ondan sonra bir karar verelim.

     Küçük çocuk başını çevirdiği zaman, kendisine seslenenin, dün akşamki iyi kalpli adamdan başkası olmadığını anladı.  Sevilmeye susamış bir çocuğun bütün masumiyetiyle adama sarıldı. Ona:

-    Amca, amca! Dedi gözyaşları içinde. Abim abimi öldürdüler! Annem ve babam abimi öldürdüler! Geceleri kendisine sarılarak ısındığım abim şimdi yok. Beni canından çok seven abim öldü. Ben şimdi kime sarılacağım? Ben kime abi diyeceğim? Kim beni soğuktan koruyacak, söyle amca söyle!

     Küçük Mustafa çamurlu sokakta, yolun ortasında adama sarılmış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gözlüklü adam gayet olgun ve samimi bir şekilde çocuğu sardı. Ona:

-    Dur bakalım küçüğüm, dedi. Hele olayı başından bir anlat da belki yapacağımız bir şey bulunabilir.

     Küçük Mustafa dün geceden beri başlarından geçen olayları bir bir anlattı. Abisinin hastalığını, buna karşı babasının duyarsızlığını. İçki için para bulan ve kendilerini dilendiren babasının abisini hiç hastaneye götürmediğini ve akşam aç karnına yattıklarını tek tek anlattı.

Şakaklarına aklık düşmüş olan adam gözyaşlarıyla ıslanan gözlüğünü çıkarıp sildi. Sonra küçük Mustafa’nın elinden tutarak çocuğun evine doğru ilerlediler.

     Genç adam bu olayı bir türlü çözemiyordu. Yüreklerinde sevgi ve şefkat baharlarının gülleri açması gereken anne ve babanın böylesine soğuk rüzgârlar estirmesini aklı almıyordu. Böyle insanların çocuk sahibi olmaya hakkı yok diye düşünüyordu.

     Böylesine acı veren fırtınaların estiği bir kalbin yetiştirdiği çocukların ileride nasıl bir tufana dönüşebileceğini düşünmek bile istemiyordu. Bunun için de çocukları şimdiden gönlünde açtığı rahmet çiçeklerini koklatarak hayata hazırlamak istiyordu.

( Yoksulluğun Gözyaşları 5 başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 3.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu