KENDİNİ HESABA ÇEKMEK
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 6 Ağustos 2019
……………………………………………………………………………………
Saygıdeğer
okurlarım. Siz hiç kendinizi hesaba
çektiniz mi? Evde otururken, şapkanızı önünüze alıp, doğduğum
günden bu güne kadar. Kendim için
ne yaptım? Ailem için ne yaptım? Bu güzel memleketim için ne yaptım? Bu güzel insanlar için ne yaptım. Aynı zamanda
ne yapabilirim? Diye düşündünüz mü?
Ben kendimi
yıllar öncesinde hesaba çektim. Bir
çiftçi çocuğuyum. Sigaraya 1965 yılında başladım, 1985 tarihinde bıraktım. Askerlikten sonra devlet memurluğuna geçtim.
1976 Yılında Ulusal Gazetelerden Hergün
ile Yeniasya gazetelerinde nesir yazılar ve şiir yazmaya başladım ve halen 43
yıldır yazıyorum. Günümüzde yaşayan gazetecilerin bir çoğu 1976 yılında yoklar
dı. Zaman zaman ben bu ülkeye bir nohut
dürümcüsü kadar faydalı olamadığımı yazıyorum. Çünkü bir nohut dürümcüsü, bir veya bir kaç çırağa, birkaç tane çalışana haftalık veriyor. Ama ben veremiyorum ve bunun sıkıntısını çekiyorum. İç dünyamda
kendi kendim ile hesaplaştığımda.
31. 5.1972
tarihinden 15 Şubat 1998 tarihine kadar resmi
dairelerde memurluk ve idarecilik
yaptım ve daha sonra emekli oldum. Çocuk
Hastanesinde Başhemşiremiz Aysel
Özinancı Çiftçi sayesinde, ilacını alamayan hastalardan haberimiz olurdu ve üç
beş kuruş maddi yardımda bulunurduk. İmkanınız olduğunda zamanı değerlendirmek
gerekir. İşte biz o zamanlar arkadaşlarımız ile
Aysel Çiftçi sayesinde küçücükte olsa hayır işlemeye imkanımız oluyordu.
Haydi şimdi o imkanı getir bakalım getirebilirseniz. Devlet Hastanesinde Hasta
kabul memurluğu yaptığım yıllarda bizi Baştabip Vekili Rahmetli Talat Bayram
hep hayra yönlendirirdi. Mekanı cennet olsun.
Saygıdeğer
okurlarım benim ettiğim iyilikleri saymak benim için çok ayıp. Ama kimler için neler yaptığımı onlar biliyor
Allah da biliyor. Yazdığım yazılarla insanları iyi yönde yönlendirmeye
çalıştığımı da, aklın zekatı olarak değerlendiriyorum. Aklın zekatı da
var. Söz dinleyen olursa. Çok akıllı değilim ama, iyiyi kötüyü seçecek kadar
aklım var. Gözlerinin önünü göremeyen bakar körlere göre de,
çok akıllıyım. Sizi ölümsüzlüğe
yaptığınız iyilikler kavuşur. Bir insan
ebedi mekana göç edince hiçbir iyi huyu
söylenmiyorsa vay haline. Gerekse öbür dünyada, gerekse bu dünyada.
Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi
“Dostunun yüz karasıdır, Düşmanının maskarası”dır. Ben çocukluğumdan beri kendimi hesaba çektim ve
artılarımın eksilerimin hesabını yaptım.
Korkacak bir günahımın olmadığı kanaatindeyim.
Hakkım olmayan bir şeye ve harama el uzatmadığımın farkındayım. Allah da
şahidimdir. Bunu da babamdan aldığım terbiye ve annemden aldığım eğitime
borçluyum. Benim annem ve babam barak kültürü ile yetişmiş birileri idiler. 1950 yıllarının başında babam
yaklaşık olarak 350 haneli köyün 4
okur-yazarından birisiydi. Ayrıca 1943
yılında da askerliğini bölük yazıcısı olarak yapmış. Babam bir şehit çocuğudur.
Babasız büyüdüğü halde kur-anı Kerimi ve Latin alfabesini nasıl ve kimden öğrenmiş? Merak ediyorum.
Kendisine de sağ iken sormayı akıl
edemedim.
Sevgili
okurlarım şunu da söylemem gerekiyor. Dinin gayesi güzel ahlaktır. İbadet ise
insana hizmettir. Caddedeki bir paket taşını kaldırıp da bir kenara indirmek, bir
körün koluna girip de, caddenin öbür tarafına geçirmek de bir ibadettir.
Beni unutmayın. Sizlerle tekrar buluşalım diyorum. En güzel ve mutluluk dolu
günler hepimizin olsun. Hoşça ve dostça kalınız.