Başka bir sitede İslam Felsefesiyle ilgili bir yazı yayınlamıştım.Okuyanlardan bazıları rahatsız olmuşlar.

  KAVRAM KARGAŞASININ İÇİNDE boğuluyoruz resmen. İslam felsefesi de tam bir kavram kargaşası.

  İslam felsefesi deyince ne anlıyoruz/anlıyorsunuz? Ben doğal olarak İslam akidesiyle alakalı konuları anlıyordum.Kaynakları incelediğiniz zaman bunun böyle olmadığını anlıyoruz.Çünkü İslami ilimlerden Kelam İlmi zaten İslam dininin itikadi konularıyla ilgileniyor.

   Sahabe devrinin son zamanlarında felsefi tartışmalar Müslümanların arasına girmesiyle Kelam İlmi doğdu.(Kelam,deliller getirmek ve şüpheleri def etmek suretiyle dinî akideyi isbata muk­tedir olan bir ilimdir. Akaidle murad, amel olmaksızın,bizzat itikaddır, dini olmakla kasdedilen de Hz.Muhammed'in (s.a.v.) dinine mensub olmaktır.(El-İci,11, Mevakıf, el-Mevkıf el-Evvel li’l-Mukaddimat el-Maksad el-Evvel Min el-Marsad eleEvvel.)

   Kaynaklar diyor ki İslam felsefesi diğer felsefeler ile aynıdır.İslâm felsefesi tabirindeki “felsefe” ifadesi, Yunan felsefesi,Hind felsefesi, Modern çağ felsefesi derken felsefe neyi ifade ederse onu ifade eder; konu ve metod yönünden farklı değildir. (Ankara İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Web sayfası) 
   Sadettin Taftazani bu konuya net bir şekilde açıklık getirmiş.“Felsefe Arapçaya aktarılıp, Müslümanlar ona dalınca; mütekellimler şeriata ters düşen konularda filozofları reddetmeye daldılar.Sonuç itibariyle amaçlarını kavramak ve onları geçersiz kılmak için felsefeden pek çok şeyi kelama karıştırdılar.Öyle ki bu durum mütekellimlerin tabiiyat ve ilahiyat bahislerinin pek çoğunu kelamın içinde sokmalarına (idrâc), riyaziyat bahislerine dalmalarına kadar devam etti. Bütün bunlar sonuçta semiyat bahisleri hariç tutulduğunda kelamı felsefeden ayırt edilemeyecek (temeyyüz) bir konuma getirdi. İşte bu, müteahhirinin  kelamıdır.”(Müteahhirin Asr-ı Saadetten itibaren ilk üç asır(Sahabe,Tabiin,Etbaut tabiin)
dan sonra gelen alimleri bu ad verilir)Sadüddin et-Teftâzânî, Şerhu’l-Akâid Tercemesi,çev. Sırrî Girîdî, Âsitâne Yay., Rusçuk 1292 
   İbni Haldun’da bu şekilde düşünmektedir.“Müteahhirin kelamcılarında kelam ve felsefenin yöntemleri iç içe girdi (ihtilat) ve sonuç olarak kelamın meseleleriyle felsefenin meseleleri birbirine karıştı (iltibas). Öyle ki, sonuçta bu iki disiplin (fen) birbirinden ayırt edilemez (temeyyüz) hale geldi.Abdurrahman b. Haldun, Mukaddime,el-Matbaatü’l-Behiyyetü’l-Mısriyye, Mısır Tsz, s. 327. 

Yukarıdaki ifadelerden benim anladığım İslam felsefesi denilen şeyin İslamla pek te alakası yok.Çünkü yine kaynaklarda İslam Felsefesinin 3 ekolü olduğu yazılı.Tabiat.Meşşai ve İşrak felsefesi.(Bu felsefelerin İslam akaidine uygunluğu ayrı bir yazı konusudur.)Ancak Tabiat felsefesinin üç kolu vardır.Naturalistler,Materyalistler ve Batıniler.Bu felsefeler İslam akaidine aykırıdır.

   Yine kaynaklara göre İslam felsefesi denilen şey bir bütünlük arz etmez.Müslüman olmayanlarında katkıda bulunduğu bir daldır.Yine aynı noktaya geldik galiba,sorun yabancı kavramlarla İslam hakkında konuşmak.Yazımı Doç.Dr.Müfit SARUHAN’ın İSLAM FELSEFESİ VE PROBLEMLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME isimli çalışmasındaki ifadeleriyle bitirmek istiyorum.”İslam Felsefesi, İslam’ın felsefesini ortaya koyan bir oluşum olarak algılana bilmektedir. İslam Felsefesi ifadesi, vahye dayanan ve insan ürünü olmayan İslam’ı insan ürünü ve çabası olan felsefeyle özdeşleştiren bir çağrışım taşısa da bu İslam’ın bir felsefe olduğu anlamında kullanılmamaktadır. Vahye inanmayan bir düşünce ancak İslam’ı bir felsefe olarak görebilir.Bununla birlikte İslam’ın öğretilerinin genelinden ortaya çıkan anlayışı nitelemek için İslam’ın Felsefesi vurgusu yapılabilir.”Doç.Dr.Müfit Selim SARUHAN Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

  Felsefenin ikinci anlamı sözlükte şöyle geçiyor:Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü:Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi gibi.

    İslam dini semavi dindir.Yüce Rabbimizin(cc) bizim için seçtiği ve tamamladığı dindir. 
Dolayısıyla kuralları,ilkeleri Allah-ü Teala tarafından belirlenmiş,Kuran-ı Kerim ve Allah Resulü (asv) efendimiz tarafından bildirilmiştir.Gerek birincil anlamları gerekse ikinci anlamı itibarıyla insanların oluşturduğu felsefe ile İslam dininin felsefesini oluşturmak mümkün değildir.Anlatmak istediğim felsefesi Yüce Rabbimiz(cc)tarafından belirlenen İslam dinine mensup olanların(Müslümanlar) dinlerini yaşarken elbetteki bir felsefe dahilinde yaşayacaklardır.Müslüman hayatının her anını Allah-ü Teala(cc) nın ve  Resulullah (asv) efendimizin emirlerine göre düzenler.Hayatının her anında İlahi Emre itaat eder.İlahi emre tam olarak uyamasa da iman eder.
   Yüce Rabbimiz(cc)  Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariyat Suresi 56) buyurarak Müslümanın durumunu belirlemiştir.Müslüman kulluk felsefesiyle hayatını tanzim etmek zorundadır.
   Kulluk bir insanın ulaşabileceği en yüksek manevi makamdır.Müslüman olmanın ilk şartı olan Kelime-i Şehadeti söylerken Peygamber Efendimizin(sav) kulluğunu Resullüğünden önce zikrederiz çünkü.(Eş hedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu)Nitekim Peygamber Efendimiz(sav) günahları affedilmiş olmasına rağmen niçin çok ibadet ettiğini soran Hz.Aişe validemize ÇOK ŞÜKREDEN BİR KUL OLMAYAYIM MI diyerek kulluğun önemini belirtmiştir.Abdest alırken kulluğumuzu ön plana çıkartırız, çünkü Yüce Rabbimizin(cc) huzuruna çıkmaya hazırlanıyoruz.Hiç bir ibadette laubalilik olmaz.Namaz kılarken kulluğumuzu ön plana çıkartırız.Rabbimizin(cc) huzurunda ciddiyetle kıyamda durarak Allah-ü Teala(cc)yı zikrederiz.Çünkü namaz Kuran-ı Kerimde zikir olarak geçer.Allah-ü Teala(cc) bizden çok zikr etmemizi istiyor.“Ey imân edenler, Allah’ı (CC) çokça zikredin.”Ahzâb - 41
   Namaz aynı zamanda Allah-ü Teala(cc) ile sohbettir. Peygamber Efendimiz(sav) bu konuda “Kur’an okuyan kimse ben Allah ile konuştum dese yalan söylemiş olmaz”diye buyurmuşlardır. 
   Secde hali kulun Rabbine(cc) en yakın olduğu zamandır.Kulluğun nişanesidir.Her namazda Teslimiyet ve tevazu içinde Rabbimize secde ederiz.
   Kurban keserken gözden çıkartılan değil bilakis güzel ve besili hayvanlar kurban edilir. "Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat: Hani ikisi de birer kurban sunmuşlar,birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine, "Andolsun seni öldüreceğim!"dedi. O da dedi ki: "Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.Maide Suresi﴿


( Müslümanın Felsefesi başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 3.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu