“Siz ey iman edenler! Allah için, hakkı ayağa kaldırarak adaletin timsali olun ve birilerine olan nefretiniz sizi adaletten sapmaya sevk etmesin! Adil olun, bu Allah'ın koruması altına girmenin en kestirme yoludur: Artık Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide, 8
...
Her gün medyaya baktığımızda başka bir vahşet ve inanılmaz cinayetlere tanık oluyoruz. Yaşama hürriyeti ve sınavı kişinin kendisini bağlar. Ne kötülük yaptıysa, ne kesip biçtiyse, dinen inanırız ki, ölümden sonra hesap var ve adalet yerini hakkıyla bulacaktır. Kimsenin hakkı kimsede kalmayacaktır. Bu yüzden inananın yüreğinde bir bekçi hazır beklemekte, günahta da ısrar etmemektedir…
Kayseri’de bayram şekeri için el öpmeye gelen 3 çocuğun hunharca öldürülüşü… Üvey anne ve anneannesi tarafından kurbanlık gibi parçalan çocuk cinayeti… Aracına aldığı kıza tecavüz ettikten sonra, başından taşla ezilerek öldürülen üniversite öğrencisi… Liseli âşıkların evde buluştuktan sonra erkeğin kızı öldürerek testere ile parçalara ayırması, çöp tenekesine atılışı ve buna benzer daha niceleri… Yürek yakan bu olaylara, o ebeveynler ile bende ağlıyorum. Hangimiz çocuklarımızın böyle hunharca öldürülüşüne dayanabiliriz ki…
Eğer cezalar caydırıcı olmazsa, insanlar 50 TL ye adam öldürecek, vahşetlerine devam edeceklerdir. Öldüren düşünüyor ki, “Nasılsa ölmeyeceğim, uzun yıllar hapiste kalmayacağım, çünkü her onlukta aflar geliyor. İstediğimi öldürebilir istediğime işkence yapabilir, bu dünyanın deccalı ben olurum!” diyor. Kötü bir kişilik için fevkalade olumlu ve destekleyici yaklaşım. Birde torpiller bulunursa, cezalarda o derecede azalıyor. Zaman aşımına uğruyor ve neredeyse affediliyor. Suç işleyen hukukunu ve hukukta ki boşlukları öylesi güzel biliyor ki...
Evimi kiraya verdim. Kontrat ve gerekli belgelerim tamamdı. Kiracı eve girdiğinde ev onun oluyor. Bunun bedelini ödeyerek çok güzel öğrendim. Kiraya verdiğiniz evinizden içeri girmenizin suç olduğunu da… Kiracı, kira parasını ödemezse icraya veriyorsunuz. İcra konusunda olumlu karar çıkıyor ama dava en az 6 ay sürüyor. İcra için eve gidiyorsunuz, evde para edecek eşya yok, adeta çöplük. Kiracı para eden tüm eşyalarını kaçırmış oluyor. Para etmeyecek eşyalar için, çöplük için, nakliye kiralıyorsunuz, devlete on yıllık için kira için para ödüyorsunuz, çilingire para veriyorsunuz. Üstelik elektriği, suyu kaçak kullanmış olduğunu yetkili idareden öğreniyorsunuz, sanki siz kaçak elektrik, su kullanmışsınız gibi cezalandırılacaksınız ki, tam bu anda imdat gibi ev sahibi olarak mağduriyetinize çare öneriyorlar. “Elektrik sayacım bozuk, değiştirilsin!” derseniz cezadan kurtuluyorsunuz. Ama kiracıdan hem yaptığınız masraflar ve oturduğu zamandaki kira parasını alamıyorsunuz. Kiracı kanunları öğrenmiş. Evimden çıkıyor başka eve gidiyor. Beni yakıyor başkasını da yakıyor… O her evde bedava yaşıyor. Kanunun boşluklarını çok güzel öğrenmiş.
Hırsız evlere giriyor. Neyiniz varsa çalıyor. Sonra da yakalanıyor. Ne çalınan eşyanızın parasını ödüyor, ne de geri almak için bir yol bulamıyorsunuz. Hapse giriyor, kısa sürede yine dışarıda. Bir sürü önlem alıyorsunuz. Hepsi yüklüce para tutuyor, kameralar, bekçiler! Birileri nemalanıyor elbette…
Kötü insanlar kanundaki boşlukları öğrenmiş. Çalarak lüks içinde yaşamaya alışmış. Her şeyi yapmaya hazır bomba gibiler. Alın teriyle kazanılmış her şeyi kendilerine helal gibi görüyorlar, can almayı da. Mahkeme ceza verme ile ilgili bir sonuç alsa, temyiz edilip, Yargıtay’a gidiyor. Enflasyon olan ülkemizde bu uzun süren mahkeme sonucunda, paranızı almak üzerine karar çıksa para pul oluyor ve zarara uğruyorsunuz. Bankaya kredi borcunu ödeyemediği için iflas eden esnaflar, bu mağduriyet sonucunda intihar eden ya da çocukları kötü yollara düşen, yıkılan aileler türüyor.
İnsanları eğitmeliyiz. Kanunlar topluma eşit seviyede adalet sağlamalı. Eğer ahlakını yitirmişse bir toplum, orada anarşi orada umutsuzluk orada huzursuzluk var demektir. O toplum yıkılmaya mahkûmdur. İlahi adalet büyük felaketlerle, depremler ve savaşlar gibi olaylarla uyarmakta, insanlara büyük acılar yaşatmakta. Ama bunu okuyacak kalp de yok gören de yok…
Bana göre ne idam olsun ne de vahşet gibi cinayetler. Ama Allah tedbir alın diyor. Tedbir almadıkça, kaderciliğe inandıkça öyle çok çoğaldı ki bu gibi şeyler. Sonuçta, kimse kanunların işe yaramayacağını düşünüyor ve kendi adaletini eşkıya gibi kendi alıyor. Çeteler meydana geliyor. “Ver parayı bul devayı…”
Acilen el atılmalı bu duruma. Televizyon kolik olduk ya, dizilere konu oluyor. İnsanların dilinde bu azıcık yumuşuyor.
“Adalet istiyorum, Adalet!”
Saffet Kuramaz