Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 8.11.2019
Okunma Sayısı : 1105
Yorum Sayısı : 0

MÜM’İN-MÜSLÜMAN-VELİ


İslami terminolojide insanlar birkaç şekilde sınıflandırılmıştır.İlk sınıflandırma Müslüman ve Gayri Müslim'dir. Yani Müslüman olan ve Olmayan.İkinci sınıflandırma Mü'min ve Müslüman olarak yapılır.

Müslüman olan yani İslamı kabul etmiş olanlar ve iman edenler olarak yapılan sınıflandırma üzerinde düşünülmesi gereken sınıflandırmadır.Genel kabulde aynı manaya gelir gibi düşünülse de Mü'min ve Müslüman aralarında ciddi farklılık olan iki kavramdır. Bunu ayetle açıklamaya çalışalım.

Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. Bakara : 257 ayrıca Bedevîler "İman ettik" dediler. De ki: "İman etmediniz. (Öyle ise, "iman ettik" demeyin.) "Fakat boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." Hucurât : 14

Yüce Rabbimizin ayetlerinde bildirdiği gibi Müslüman olmak mana olarak Teslim olmak demektir.Yani Peygamberimizin telbiği ettiği İslam'ın şartlarını kabul etmek,boyun eğmektir.

İman ise Tebliği edilenleri biliyormuş gibi inanmaktır.

Müslüman kelimesine en layık olanlar bizleriz.Yani Yirmi birinci yüzyıl müslümanları.İman ise Hz.Ebu bekir (ra)nın yaptığıydı.Müşrikler Peygamberimizle alay etmekiçin gelerek'Duydun mu Muhammed(asm) bir gecede Mekke'den Kudüs'e gitmiş.Ordan göklere çıkmış Rabbiyle görüşmüş dediklerinde Bunu O(asm)mu dedi dediğinde müşriklerin evet demeleri üzerine hiç tereddüt etmeden O(asm) dediyse doğrudur,demişti.Hz.Ebu Bekir (ra) bu cevabı ve sonraki hayatındaki yaşayışıyla SIDDIKİYET makamının sahibi oldu. (İmam-ı Rabbani'ye göre SIDDIKİYET makamı insanlarla peygamberler arasında manevi bir makamdır ve sahibi Hz. Ebu Bekir(ra)dir.

Allah-ü Teala'nın(cc) Kur-anı Kerim'inde en çok iltifatına nail olanlar Mü'min'lerdir.Bakara suresi 257.ci ayeti (Allahü veliyyullezine amenu) diye başlar ve devam eder.Allah imam edenlerin dostudur(velisidir)

Bu mana üzerinden düşünülürse İman edenler velilerdir.Algımızdaki gibi keramet göstermeleri gerekmez.Nakşi tarikatının birincisi Hz.Ebu Bekir(ra) gizli zikri Sevr mağarasında Peygamberimiz(asm) efendimizden öğrenmiştir.Ve hayatı boyunca kerameti görülmemiştir. Tasavvuf adabına göre Keramet göstermek veliliğin şartlarından değildir.Bazı büyük mutasavvıflar Keramet'i velinin ay başısı gibi değerlendirir.Veli olan kişinin kerametini gizlemesi gerektiğini söyler.Çünkü veliler de bizim gibi insandırlar ve nefsleri vardır.Aynı zamanda velilerin en büyük özelliklerinden birisi de Şöhret'ten kaçınmalarıdır.Bilhassa Ehli Sünnet mutasavvıflar Şöhretten kaçınmaya büyük önem vermişlerdir.

05/03/2018




ORYANTALİSTLER


Oryantalizm birbirinden farklı manalarda kullnılan bir kelime.Birinci manada Oryantalizm bir ilim dalıdır: Oryantalizm ya da diğer adlarıyla Şarkiyatçılık,Şarkiyat;Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri,dilleri ve halklarının incelendiği batı kökenli ve batı merkezli araştırma alanlarının tümüne verilen ortak ad.Terim,kimi çevrelerce olumsuz bir yan anlamla 18. ve 19.yüzyıllardaki sanayi kapitalizminin gelişme döneminin zihniyeti tarafından şekillendirilmiş Amerikalı ve Avrupalıların Doğu araştırmalarını tanımlamakta kullanılmıştır.Bu anlamda doğuculuk Aydınlanma çağı sonrası Batı Avrupalı beyaz adamın Doğu hakları ve kültürüne yönelik dışarıdan, ötekileştirici, değilleyici ve önyargı dolu yorumlarına işaretetmektedir.Terimi bu bakış açısından ve olumsuz manada kitaplarında-özellikle de Orientalism(1978) kitabında-kullanan en ünlü kişi Edward Said'dir.Bernard Lewis gibi batılı akademisyenler ise Said tarafından kelimeye yüklenen bu olumsuz imaları eleştirmişlerdir.(Nedir.Org-Oryantalizm nedir?)

Bu sahada otorite sayılan Edward Said'e göre Oryantalizm: "Özel yahut genel açıdan Şark' ı öğreten, yazıya döken, yahut araştıran kimsedir (Şarkiyatçı/Oryantalist) ve yaptığı iş de Şarkiyatçılıktır. (Oryantalizm).

Birinci kategoride yer alan ve akademik merak saikiyle oluşturulduğunu savundukları için kelimeye olumlu bir anlam yükleyenlere göre "Doğu'nun dil, edebiyat, din, düşünce, sanat ve sosyal hayatlarının incelenmesi" olan Oryantalizm, iki farklı kültür dünyası arasında olumlu bir rol oynamakta ve yabancı bir kültürün tanınmasını sağlamaktadır.Küre Medya / Haber Merkezi Oryantalizm ve Oryantalist / Yüksel KANAR.

Şarkiyatçılık Said’in bir başka tanımlamasında: “Şarkla uğraşan ortam kurum olarak, Şarkı ele geçirmek, Şarkı yeniden yapılandırmak ve onun üzerinde yetki kurmak” olan bir batı biçemidir.(TASAM Web Sayfası-İskender KARAKAYA.

“İkinci kategoride yer alanlara göre ise Oryantalizm, "toplumlar ve kültürler arası ilişkilerde ona yüklenen işlev ve yarattığı neticeler göz önünde" tutularak, olumsuz bir anlam taşımaktadır.Bu olumsuz anlam, daha çok Doğu'nun "kendinde" bir varlık olarak değil, asıl özelliklerinden soyutlanarak Batı'nın kullanımına uygun biçimde yeniden "imal edilmiş" bir varlık olarak ele alınmasını ve daha da önemlisi, Oryantalizmin "Avrupa'da sömürgecilikle hem eşzamanlı hem de çoğu yerde eşamaçlı(Jale Parla, Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik) bir nitelik göstermesini içermektedir.Küre Medya / Haber Merkezi Oryantalizm ve Oryantalist / Yüksel KANAR

Oryantalizm(Şarkiyatçılık)in genelde Şark’ı(doğu’yu) araştıran bir disiplin gibi düşünülürse özelde Oryantalizm ile ilgili bir diğer tanım sadece din unsuruna göre yapılabilir. Bu durumda oryantalizm, genel olarak, Hristiyanların İslâm dünyasını çeşitli nedenlerle araştırmasıdır. Bu tanıma. Batı dünyasının İslâmı algılamasında önemli bir pay sahibi olan Albert Houranî ve George Makdîsî gibi ilim adamları da dahil olmaktadır. Gerçekten de bu şahısların eserlerinde din olarak Hristiyanlığa, toprak ve medeniyet olarak da Ortadoğuya ait olmalarının ikilemi görülebilir. Bu şahıslar bir yandan batılılılann doğuya karşı ön yargılarını izale etmeye çalışmış diğer yandan doğululara karşı diğer oryantalistleri savunmak zorunda kalmışlardır Genel kullanım açısından bakıldığında ise oryantalizm tanımının büyük ölçüde "din ve batı-doğu" esasına göre yapıldığı görülmektedir.Arş. Gör. Bekir KUZUDİŞLİ İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi.


Bu konuyu neden açmak icap etti? Oryantalizm anlaşılacağı üzere batı menşeli bir bilim dalı. Aynı zamanda Doğu'yu sömürmeye araç edinilmiş bir bilim dalı.

Böyle bir konu açmak neden icap etti?Dini konularla ne alakası var?

Aslında şarkiyatçılığın ikinci tanımı her şeyi açıklıyor.

Batı ülkeleri doğuyu her zaman sömürülmesi gereken topraklar olarak gördüğü bilinen tarihi bir gerçek.Bu 1.Haçlı savaşının temel gerekçesi değil midir aynı zamanda.Orta ve Yeni çağda sömürü savaşla yapılıyordu.Osmanlı ile Batı arasında yapılan sayısız savaş bu görüşümün ispatıdır. Zaman ilerledikçe sömürü için yeni alternatifler bulunmalıydı.Bulundu da.

Osmanlı Devletinin parçalanması sürecinde İmam ve Derviş kılığında sayısız ajanın(XVIII yüzyılda 5 bin,daha sonrakizamanlarda ise bu sayı 10.bine ulaşmış) Osmanlı topraklarında yaptıkları faaliyetler zaman zaman araştırmacılar tarafından kitaplaştırılıyor. Kılık değiştirmiş ajanların en meşhuru elbetteki Lawrens.Ortadoğu'nun Osmanlının elinden çıkmasında en büyük paya sahip kişilerden biriside u fikir babalarından)olarak bilinse de Hampher isimli ingiliz ajanı da o dönemde Ortadoğu da faal meşhur bir ingiliz ajanıydı.(İ.Şenocak) Görevi Müslümanlar içerisine nüfuz ederek, aralarında ayrılık oluşturabilecek zayıf noktaları bulmak ve bu noktalardan hareketle tefrika ve anlaşmazlık icat etmek.” olan Hampher Muhammed bin Abdülvehhab’ı(Vehhabiliğin kurucusu) yeni bir mezhep kurması yönünde tahrik ve teşvik eder.

Benim zoruma giden ise içimizdeki Oryantalistler.Yani bizi,bizim dinimizi ve bilcümle değerlerimizi Batı normlarıyla yorumlayan,sömürünün devamı için var güçleriyle çalışanlar.Bu kişilerin en çok yuvalandıkları ortam ise Dini Çevreler.23/10/2018




( Kelimeler Kavramlar Mümin Müslüman Veli Oryantalistler başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 8.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu