Akşam kızıllığında didârını görmeli

Gönül bahçelerinden bir demet gül dermeli

Sana meftun yürekler maksûduna ermeli

 

Boğazın mavisine siner hüzün İstanbul

Mehtabı kıskandırır gülen yüzün İstanbul

 

Katar katar trenler kalkar da Sirkeci’den

Kader bu ya, ayrılır ana-baba, bacıdan

Hicran duygularıyla gönül yanar acıdan

 

Ruhumdaki medcezir bini aştı İstanbul

İntizardan yoruldum, sabrım taştı İstanbul

 

Firarî duygularım her dem melâle dalar

Gözlerinin mavisi beni hülyaya salar

Bir yanda Ümraniye, öbür yanda Adalar

 

Çıkınımda ekmeğim, aşımda tuz İstanbul

Hep bizim olacaktın, vermiştin söz İstanbul

 

Fetih ordularının Sultan Fatih öncüsü

Altınboynuzdur Haliç, İstanbul’un incisi

Çok şehir gördüm amma sen gönül birincisi

 

Hakk’ı söyleyen dilim, gözümde fer İstanbul

Boncuk boncuk süzülen alnımda ter İstanbul

 

Ufkun kızıllığında hayallerimiz yandı

Sevda bahçelerinde gönül aşkına kandı

Rumeli surlarında çağ açılıp kapandı

 

Küfrün kalelerini parçala, yık İstanbul

Düştüğün bataklıktan gayret et, çık İstanbul

 

Ağustos ortasında yüreğimiz kış gibi

Buz keser soluklarım gökten kar yağmış gibi

Sevgilinin koynunda Göksu hayal, düş gibi

 

Bedenim bir başına ruhum sende İstanbul

Perişan, paramparça bu can tende İstanbul

 

Şimşek çakar, gök gürler, yağmur düşer damlardan

İki yürek bakışır süzülerek camlardan

Kanlıca bir ağıttır duyulur akşamlardan

 

Tango sana yakışmaz, türküler yak İstanbul

Doğudan gelir ışık, mâzine bak İstanbul

 

Bedene hayat veren damarımızda kansın

Yurduma pusu kuran ecnebiler utansın

Sinop’tan Anamur’a Türkiye’sin, vatansın

 

Karanlık gecelerin ışığısın İstanbul

Medeniyetimizin beşiğisin İstanbul

 

Sen Leyla’sın, ben Mecnûn, İstanbul sevda çölüm

Gelecekse nihayet elinden gelsin ölüm

Dikenlerin içinde açmamış sevda gülüm

 

İçimde bir sızı var, derbederim İstanbul

Kopsak birbirimizden ne ederim İstanbul?

 

Kıyama durur gökler Eyüp Sultan’a nazır

Edirnekapı’sında ruhlar selâma hazır

Hakk’a gönül verenler elbet bulacak huzur

 

Ayasofya ütopya, oldu hayal İstanbul

Titre ve kendine gel, hüsran bu hâl İstanbul

 

Ayak idin, baş oldun; kanatlandın kuş oldun

Hayalleri süsleyen gecemize düş oldun

Ömrün ilkbaharında çiçek açtın, hoş oldun

 

Gönül bahçelerinin iri gülü İstanbul

Senden ilham almayan hisler ölü İstanbul

 

Bu toprağın üstünde bir İstanbul yaşıyor

Can bedenden kurtulup fâniliği aşıyor

Uğrunda can verenler Resûl’üne koşuyor

 

Hakikat ışığına bağrını aç İstanbul

Mübarek ezanların ruha ilâç İstanbul

 

Lâleli’nin gülleri sararıyor, soluyor

Ayasofya ağlarken sinagoglar gülüyor

Bin yıllık fetih ruhu her geçen gün ölüyor

 

Yalanların diz boyu, haddi aştı İstanbul

Hakikat ayan beyan, maske düştü İstanbul

 

Yâdıma düşer adın, buğulanır gözlerim

Zihnimde yankılanır sana dair sözlerim

Olsan yanı başımda yine seni özlerim

 

İyi görünmüyorsun bu hâlinle İstanbul

Yaşamaya mecburum hayalinle İstanbul

 

Masum yalanlarına bir zamanlar kanmazdım

Taşın, toprağın altın derlerdi inanmazdım

Bilmeseydim mâzini bu hâline yanmazdım

 

Gidişin doğru değil, yanlış bu yön İstanbul

Yepyeni bir sayfa aç, mâzine dön İstanbul

 

                                                  M.Nihat MALKOÇ

( İstanbul Yeditepe başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 15.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu