SUSKUNLUK
Ne
zaman bir ayrılık türküleri dinlesem,
Gönlüm
efkâra düşüp ağlayan bir sabidir.
Ne
zaman ayrılığa isyan edip inlesem,
Ruhum
yağmur görmemiş kurak toprak gibidir.
Damladıkça
damlalar yanık bağrıma bir bir!
Hem
boğaz düğümlenir, hem yüreğim ürperir!
Yazdığım
her şiirde imgeler aşkı saklar,
Yarin
ruhu gezeler bütün hecelerimde;
Aşk
yangını yüreğin emrindeki dudaklar,
Türküsünü
fısıldar yalnız gecelerimde.
Aşk
ile yanan kalbi avutmak mümkün müdür?
Gönlün
sakladığını unutmak mümkün müdür?
Bir
çığlık atıversem, yıkılsa bütün dağım;
Bu
çığlık, o yangını ikiye katlayacak.
İçimdeki
acıyı salıverse dudağım;
Derin
bir oh çekerek ruhum rahatlayacak.
Gidenler
hiç geriye dönmüyor her nedense;
Umursamam,
terk eden ruh değil de bedense!
Suskun
bir yanardağın özünde ateş vardır;
Yüreği
yansa bile kimseye küsmemiştir.
Her
karanlık gecenin sonunda güneş vardır;
Coşari’de
dil susmuş, yüreği susmamıştır.
Bu
suskunluk hasrete, ayrılığa kaygıdan!
Bu
suskunluk hem aşka, hem aşkına saygıdan!