Adı üstünde eski araba, benimki eskinin de eskisi 20. Yüzyıldan kalma 99 Model bir Wolksvagen Transporter. İlk sahibi benim, benden sonra , bana küsüp de kimselere gitmedi kerata. Bir iki Allah'ın emri ile isteyenler oldu da ne ben ondan vazgeçtim, ne de o benden...

Dörtyüzbin km'ye yaklaştı birlikteliğimiz. Koyuyorum yüz liralık mamayı, mama derken mazot canım anlayın işte, bir hafta götürüp getiriyor benim ile bir kaç kişiyi... Zaten çok hızlı araba kullanma meraklısı bir insan değilim, aheste aheste salınarak, yanımızdakiler ile sohbet ede ede, ama gözümüzü de yoldan ayırmadan, trafik kurallarına da azami derecede dikkat ederek gidip geliyoruz...

Ben kolay kolay kimselere çarpmam, bana çarpacak da kendi düşünsün, benim elli yüz liralık masrafım olursa bile, onun ne kadar olur bir düşünsün... Arabamızın hava yastığı olmasa bile arka koltuklarda yorulunca uyumak için battaniye ve yastık var. Çekeriz bir benzinciye horul horul uyuruz uzun yolda icap ederse...

Zamanı gelince yağını suyunu eksik etmedik mi bize de zorluk çıkartmıyor. Zaman zaman müşterilere mal götürüyoruz, zaman zaman şahsi işlerimizde de kullanıyoruz. Bana mısın demiyor... Tabi yirmi sene de ufak tefek sıyrıkları da oldu, olmadı değil... Onlara da nazarlık diye bakıyoruz...

Bu sene yirmi bir yaşına girdi... Artık bir pasta kesp mumlara üfletmemiz lazım ama , nasıl üfler ki onu da bilemiyorum. Pastayı egzoza yanaştırıp da öyle mi üfletsek bilemedim... Yirmibir sene de bayağı bir kanka olduk. Çalışmadığı zaman bazı bazı soğuk havalarda bir müddet, azarlıyorum ama, sonrada üzülüyorum, niye azarladım diye, daha sonrada gönlünü almaya çalışıyorum. Hiç tınmıyor vallahi...

İnsanlara tepeden bakmayı asla sevmem ama, bu Transportır da istemeden yanınıza gelen arabaların şoförlerine tepeden bakıyor gibi oluyoruz azıcık. Kimisi ''Gel ağabey anahtarına kapışalım.'' filan diyor şaka yollu, ben de ''Git işine oğlum hepitopu bir tane arabam var, zaten dost olduk yirmi yıldır, insan dostunu satar mı?'' diyorum konuyu kapatıyorum...

Bu arabayı kullanırken dayanılmaz bir hafiflik üzerimde. Kurallara da uyduktan sonra sıkıntı yok. Ben arabamın içinde mutluluktan uçuyorum, arabanın uçmasına hiç gerek yok. ''Ulan kerata yirmi yıldır gıkın çıkmadı be helal olsun sana.'' diyorum, o da bana ''Senden iyi sahip mi bulacağım Ahmet ağabey.'' dermiş gibi geliyor...

( Eski Araba Kullanmanın Dayanılmaz Hafifliği başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 16.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu