eski zaman çırası yanarken susardı köşe başı kandilleri
sevda diye götürdükleri kuş misali masallardı//
aşkın milâdından bahisle
tahrif edilmiş gönlün ilk nüshası
düne saklanmıştı kadim takvim yaprakları
tütün dumanı efkârı boş geçen molalara ilhâmın zaafıydı
uçlarıyla yanıktı yarı yol mektupları
hasret kokusuyla öpülmeyi başaramazdı
ve örseli mısralarla devrildi ayrılığın sayfası
nedamet aşkına kucak açılırdı arka sokaklara
iki ses arası direnen ayıplı celseler yol verirdi bühtana
selânın kısık labirentinde dolaştırılırdı raconun boş sandukası
mermer yüzlü arnavut kaldırımı neden yüksünmezdi baş önde voltalara ?!