Bugün ağlama günü. Nedametsiz bir iklimin satır aralarında
boğuşur gibi yaban mevsimlerine hazırlanıyor yüreğim. Özlemlerin ayyuka çıktığı
bir demde bütün gidişlerin biletini kesiyorum. Her şeyi bir yana bırakıp uzun
soluklu düşünüyor ve uzun soluklu düşüyorum uykulara. Bir yanım yana yakıla
unutma, bir yanım duygularımı avutmak telaşında. Öyle ya mevsim henüz bahar,
çiçeklenecek nice dallar var, adına umut ektiğimiz…
Yılkı atlarının ruhumda koşuşunu dinliyorum. Şirazesini yitirmiş
rüzgârın saçlarımı yalayıp geçmesini, genzimi yakışını hissediyorum tertemiz
havaya karışan oksijenin. Ne etsem bana
her şey seni anlatıyor. Hasret sayıklamaları içinde bütün vazgeçişleri
ezberliyorum satır satır. Nihayet yorgun ayaklarıma çelme takıyor tükenişlerim…
İçimde
yenilenmiş bahar sevdana ram. Hep bizde mi kalırdı eksik ihtiram. Hep güzel
hatıralar düşleyen kalbimin titrek sesinde, yüreği yetmezlere kapı açmışlığımı
mazur görsün tarih. Bilemedim… Elleri duaya kalkan naçizane ben, gözyaşlarının
suladığı topraklarda ağlıyorum istemeden…
Şimdi sürgün kalbimin canhıraş çığlıklarıyla başbaşa semaha duracağız. Bırak içimdeki çocuklar ağlamadan sonsuz bir hezeyana ramak kalmasın son arzum. Dilemma bir gönül yumağı içinde kimseler bilmesin ağladığımı. Bırak gidişinle yıktığın duvarlar üzerime devrilmeden, yepyeni bir gökkuşağını umuda boyayayım. Bırak…
Âdem Efiloğlu