Gururlarını ayaklar altına almazlar, içindeki benlikleri yıpratır selimliklerini, şerlilerden bir yol çizerler kaderlerine, düşüncelerinde makamları vardır gururlu adamların…Kabilelerinde onur verici, dünyalık hengameler içerisinde kalır gururlu adamlar, rutin hayatlarına yenilik katmayan, çözümü demokrasi adı altında arayan, hukuk anlayışı materyale yönelik olan, İslâm’dan yoksun biçare şekilde, atalarımızdan böyle gördük, itaat etmeyiz diyen adamların sıradanlığına, bütün ışıklar mat olmuştu, gündüzlerinde bile görmeyen bu adamlar, gecelerini de kaybetmişlerdi… işittik ama isyan ettik, Yahudi zihniyeti ile kurcalama, sorgulama ve şüpheyle yaklaşan itaatkarsız düşünce yapılarıyla, varolma fikrini saklamışlardı ruhlarında… Allah var deyip, imanlarında yetersiz kalmışlardı, kalplerindeki tabulara, menatlara, latlara ve uzzalara sımsıkı sarılmışlardı gururlu adamlar… Aslında biliyorlardı ahiretlerini ama bir türlü lanet edemiyorlardı; içinde ki benliklerine, vazgeçilmez tutkularına, kararmış ideolojilerine, gururları rencide olmasın diye, madde karşılığında, şeref ve haysiyetleri değer kazanmıştı… Değer kazanmışlardı ama neyin karşılığı olarak; monoton hayatın sosyalsiz yaşam biçimiyle, nefsin istek ve arzularıyla kazanılmış bir değer!… eşitlik kavramıyla muhabbetleşmeyen, insanca yaşamanın, ilimce paylaşmanın, imansız bir kaos ortamında ki değer anlayışı ile bencillikle şahlanan ufuklarının, Karun-i hayat tarzlarını benimsemişlerdi gururlu adamlar gurursuzca!… Bak işte! Görmediniz mi siz Azrail’in nasıl canlar aldığını, görmediniz mi siz, taş üstünde taş kalmayan kavimleri, görmediniz mi siz bencillerin değer anlayışına neler geldiğini görmediniz mi!... Geriye sadece kalan toprak, mal, süslü eşya ve daha nice tabular! Ama siz gittiniz artık geriye dönüş yok, toparlanma yok, vakit artık çok geç oldu!...

Kabullenemiyorlardı! kainatı kuşatan dini, kabullenemiyorlardı! kendinden büyük olanı, kabullenemiyorlardı! tabuların yıkılışını, kahretsin!
bu ne biçim gururmuş!.. Halbuki ayaklarında vasatsız bir yürüyüşle, canlılık kazanan, şerefli bir hal ile bataklığın içinde balçıkla sıvanmış, en değerli ruhla hayat bulmuşlardı!... Daha sonra mı?... Aşağıların aşağısı, hayvanlardan daha öte, bir hal almışlardı, Halen milliyetçiliği bir din sayan, kardeşler arasında kan dökmeyi güden bu insanoğlu, diri diri insanları gömmeye alışmışlardı, şimdiki gururlu adamların, ne farkı vardı, ki!... İnayetin ve özgünlüğün, özgürce biatin, şereflice yaşantının farkında iken, eziyetlere katlanmadan, zevk-u sefayla Karun gibi gurur dünyasında, gurursuzca, umursamadan, umutsuzca, yüreklerini kapatmışlardı, beyaz sayfalara gururlu adamlar… Şanınızı yükseltecek kimse yok, dualarda adınız yok ve beddualarda lanetlenen şeytan gibi yüzünüzde tebessümü olmayan cehalet yaşamı gibi tabularınızla yok oldunuz!...
Artık, ayrılık ve hesap zamanıydı; ruhları, bedenlerinden çekilirken, çığlık çığlığa, yeryüzünü tırnaklamışlardı, gururlarından gurursuzca…
( Gururun Dünyası başlıklı yazı mustafa-ucan tarafından 28.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu