Adım adım gidiyoruz kıyamete kadim
Bataklıkta battıkça bizi de çekiyor zalim
Her nefeste yapıyoruz Koronayla
Bestesi ölüm olan koroyla talim…
Yollar boş, sahilde korkusuzca yüzüyor yunuslar, uçuyor kuşlar… Dalgalar vurdukça vuruyor sahile, asuman Nisan Yağmurlarına hamile… Lakin, alışılagelmiş insan kalabalıkları, doğayı talan etmiyor! sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde, fırınlara koşan, açlık korkusuyla içinde tufan kopan, kavgaya tutuşan yok… Medya, insansız sokakları çekiyor, bir kaç polis nöbette… Hani yasaklara uymayan, uyumayan olursa, enseleyecek hemen.
Yasaklar… İnsan aleyhine sanıyor. Kendinizi koruyun, dışarı çıkmayın, kendinizi gönüllü karantinaya alın deniyor ancak, inadına da dışarıda insanlar… Salgın o sokaktaki kişiye bulaşırsa, bulaşanda bulaştıracak. Hastalığı kapan ise muhtemel ölmesi. hani desen şu zehirli yiyeceği ye, açsın doyarsın ama ölürsün, denen kişi onu yemediği gibi ye diyenide öldürür, kendisi yaşamalıdır, kendini korur. Ancak, yine dese sigara zehirlidir içersen ölürsün, o kişi içmeye devam eder. Kendini korumaz. Akciğer kanseri olur, astım olur, kangren olur, kalbinden bypass olur, anlar ki içmemeliymiş… Pişmandır ama… Hayat onun için artık durmuştur. Tıpkı gönüllü karantinaya girin derken sokakta dolaşan insanlar gibi, tıpkı sokağa çıkma yasağını duyunca fırınlara gidip, nefes nefese ekmek alma derdinde olup, muhtemel virüse kapılmanın olma olasılığı gibi… açlık, o an doymak… Sonrasında ölmek!
Yasaklar… Hani buna öğütler demek mi gerek! İçki içmeyin, sigara içmeyin, kumar oynamayın, zina etmeyin, eşleri öldürmeyin, yetimlerin üzerine bomba atmayın, kimseye yalan söylemeyin, kimseyi kandırıp çalmayın, helal rızık peşinde koşun, dosdoğru olun, nasıl ki dünya yerçekimine tabi ise, siz de bu öğütleri verene kul olun, onun çekimine tabi olun diyen bir dini cahilane yok sayın… Onu kabul etsen de ondan da öcü gibi kaçın. Hani deyin hristiyan din tabiri ile her türlü yasağı yaşarım, ne zaman bu yasaklara gücüm yapacak iradeyi kaybeder, tövbe ederim, yirmi dört saat ibadet ederim, camiden çıkmam, sakalı uzatırım, herkese kendimi derviş gibi gösteririm diyerek, tövbem kabul olur nasılsa fıtratıyla yaşamak. Ya da kıl beşi kurtar başı arasına doldur haramı… Sanki Allah buna inanır, sen bana isyan et der, yasaklarla iyiliğini isteyen Yaratıcıya isyan edersin! Sanki gelecek senin için garanti, sanki yedi düvel gibi düşünüp, ne istersem olur. Bu düzenim daim böyle sürer dersin. İsyan edene, bir Koronavirüs yaratır ve o da yayılır. Kul olmayana der ki, aklını başına al, beni hatırla ve samimi ol… Ne yasak etmişsem senin iyiliğinedir. Şimdi insanlık dua ediyor ve yaratıcıya yakarıyor, “Kurtar beni…” İnsanlık değişiyor, düzen değişiyor…
Yasaklar… Zalimden gelmiyorsa, darbe ile yapılmıyorsa, savaşla diretilmiyorsa, terörle korku yaymıyorsa! İlahidir, insan yararınadır. Bir tek kişiyi kurtarmaz, Dünyayı saran mutluluk salgınıdır. Eğer insanlık yaşayacaksa, onu kendi haline bırakamazsınız. Onun özgürlüğü başkalarını mahkum eder çünkü… İnsan ancak Yaratıcıya kul olduğunda özgürdür. Şifa ancak, tedbirle başlar ilimle deva bulur ve şükürle nokta koyar. Şifayı veren ve onun ilacını ilhamla bulduran Allah’tır. Verilen her musibetten ders alınmalıdır. Mecburen sokağa çıkmıyoruz, keşke bunu biz yasaksız yapabilseydik, keşke biz bunun bizim için şifa olduğunu bilebilseydik… Keşke!
Haydi kahve pişirelim, güzel kokusunu koklayalım ve ailecek içelim. Afiyet olsun!
Saffet Kuramaz