Akşamların ruhunu sağıyordu yıldızlar
Işıklar gözbebeklerimi yakıyordu
Ölüme çeyrek kalmışken
İki secde arasında nefesleniyorum
aşkı
Gözlerimden rotasız kervanlar
geçerken…
Yosunların yeşilinde
Şahlanan denizlerin mavisinde
Toprağın kahvesine
Ak güvercin olup çırpınıyor
dudaklarım
Kıpırtısı felaket muştularken
Dağlar homurdanıyor halime
Öyle bir susmuşum ki
Duymuyorum…
Bir derin nefes bırakıyorum
mumyalanmış hislerime
Yetim çocuklar tarıyor saçlarımı
Merhametimi kurban ediyorum gözlerine
Ve tükenmez bir tövbeyle süsleniyorum
Kilitli kapıların anahtarıdır ellerin
Yeniden say yapıyorum yitmişliğime…
Gözlerine yıldızlar çarptığında
anlıyor insan
Acının geçtiği caddelerde boy
verirken sevda
Nefes almak kadar mübtelasın hayata
Sevmek kadar yasaklısın karanlığa
Hayat ayakların üzerinde durmak nasıl
olsa…
Alfabeyi gözlerinden okurdum senin
Yokluğun hasretimin zebanisi
Sen denizlerin dalgalarında
gülümserken denize
Bir dilim ekmek dilenir gibi
Kimsesiz ormanlarla ağladım her
yağmurda…
Ah kaldırımların yanık izleri
Berrak sulara yazın unutulmuş ismimi
Ezberler bozulsun ağlayan sözlerinizde
Kafdağının yalnızlığıyla
Ölü bir denizin yakınlarında
Sevdanın gözlerine gömün beni…
Âdem Efiloğlu