Varlığına/Yokluğuna
(idamlık şiir)
Yazma artık,
Yazılmamış kederim
mi kaldı!
İyiyim ya da
değilim, sana ne?
Bilmez misin,
Bazı yaralar
kapanmaz,
Bazı yollar
gidilmez.
Bazı kapılar ise
açılmaz; sürmelediğin gözlerin gibi...
Seni affediyorum
dedin de;
Sürç-i lisan
etmedim ki affedesin.
Ne dediysem
bile-isteye söyledim.
Bak yine
söylüyorum;
Sol yanın sol
cebin değildi ki,
Harçlık gibi zorla
vereyim değersiz hislerimi!
...
Hem sen kimsin ki?
Öyle savaşlardan
çıktı ki şu hasarlı gönlüm;
Kılıçtan geçirdi
düşlerimi.
Ve bir gerçekle
savaştı gün doğarken..
Neden? Aman çeken
yüreğin,
Kahpe tohumu
insanlığın,
Ve bu düşmanlığın,
neden?
Kan mı sızması
gerekirdi kanadığını görmen için içimin?
İnan bana artık ne
olur,
Ne mağlup ne de
galibim.
Sırça köşklerin
sıçanlarına kaptırdım
bilmem kaç
karatlık duygularımı!
Yıldızlarımı
düşlerine döktüm.
Ey gece;
kararsızım, ışıksızım,
Bir mum alevi dahi
kaldıysa içimde,
O da senin olsun.
Ben en koyu
siyahına talibim..!
...
Bırak karartı
kadar olayım,
Bırak sessiz
sinema oynasın feryatlarım;
Ben üç maymunu
oynarken senin yokluğuna!
Bırak tıkansın
kulaklarım.
Oysa düşmüşlüğüm
yoktu böyle,
Sana olan düşkünlüğüm
kadar.
Oysa güçlü insan
oldum hep.
Dilim diklendikçe,
Yüreğim koşardı
arkasından.
Dizlerim kanadıkça
sözlerim sarardı.
Olmayan duaların
amini,
Söylenmemiş sözler
menzilinin ufuksuz güneşi.
Trenlerin en son
sallanan mendili.
Ey dört duvar,
Tek mevsim!
Sen bilmesen de,
Bir avuç dünyam
vardı,
O da yaşanacak
kadardı...
...
Çekmişken
sınırından mağlup neferlerimi,
Yüzün varsa söyle,
Söyle yüzün varsa!
Hangi hakkın
sorgusu bu?
Bahane mi
istiyorsun?
İçim almadı
icabında...
Kabullenemedim kim
bilir?
İstemedim seni
geri belki?
Yediremedim
gururuma hatta!
Hangisini duymak
istemezsen işte o !
işte o kadar!
...
Aman Allah'ım!
Pişmanlık mı o?
Dinsiz yüzünden
süzülen,
Mürtet dilinden
dökülen...
Ama'nın zıtlığına
sığınan,
Ana fikri keşke
olan,
Gizli öznesi sen
olan
sözler de mi
duyacaktım senden?
Nerede o
vazgeçilemez edaların,
Nerede o küçük
dağların mimarı?
Şımarma ama,
Pişmanlık hiç yakışmıyor
sana...
...
Hadi seni boş ver
de,
Ben ne yapayım?
Kederim kaldığım
yeri buldurtmuyor bana.
Nerden devam
edeceğim hayatıma?
Hala ruhunun
tütsüsü genzimi yakarken,
Nasıl alacağım bir
çiçeğin kokusunu?
Fazladan bir gecen
var mı alışmak için?
Hani karasında
uyuyup,vseherinde uyanabileceğim...
Tıka basa olmasa
da,
Sabahında üç beş
lokma
sigara altı
yapabileceğim?
...
Heyhat!!!
Yine çürük ipe
dizildi sözlerim...
Şuurşuz ve hissiz
kaldım,
Tek işim
yazmakken,
Bak yine işsiz
kaldım...
Miladı eski bir
duygunun kısas/ı
Uzun acılarımın
kısası;
Yani senin
anlayacağın,
Ben hiç olmazdım
böyle.
Yadıma düşmek
haddine değildi çapsız vefasızların.
Topunu satardım
bir satır/a!
Ama öyle bir düştüm
ki...
Uzattım boynumu
bin satıra...
Düşen başım gibi
Düşen her bir
şiir,
Lanet olası
varlığına,
Lanet olası
yokluğuna bir hatıra!
Son bir hatıra!
...
Kulakların dikilmesin
hiç,
Artık kelime yok,
Cümle yok.
Ben ki;
köpeklerin önüne
atar
parçalatırım bu
acı çeken kalbimi!
Sığınırım
beddulardan sonrakintövbelere!
Artık benim adım
yok,
Kalbim yok!
Evimin kapısı,
Odamın masası,
Soframın
kahkahası,
Dilimin son kelamı
bile yok!
...
Kalemim renksiz
şimdi,
Şeffaf tüm
cümlelerim,
Yükte hafif,
Pahada ağır.
Bakana kör
Duyana sağır.
Mutsuz tümceler
derneği,
Başı kahır,
Sonu kahır...
Kulak asma,
Yeltenme hiç
duymaya;
Çünkü ben,
Bu şiiri susarak
yazdım.
Kolay olmadı
bunları yazmak,
Sevgimin idam
mangasında,
Her sözü asarak
yazdım...
Ahmet Çabuk
12/5/20